TASO YAPIM

H O Ş G E L D İ N İ Z...

28 Haziran 2012 Perşembe

Simitin Smith'le Tanışması

AMERİKA'LI SMİTH'İN BİZİM GEVREK SİMİTLE KOMİK TANIŞMASI.
- İZLE VE GÖR -


www.tasoyapim.com

19 Haziran 2012 Salı

Cin Küçük Kızın İçinde!

Küçük kızın içindeki Cin'i çıkartmak için yapılan zorlu ritüel...Cin küçük kızın içinden nasıl çıkacaktır...
İZLE ve GÖR

www.tasoyapim.com

9 Haziran 2012 Cumartesi

Nasıl Zengin Olunur?

ZENGİN OLMAK İSTEYENLER MUTLAKA İZLEMELİ!...

Zengin olmak isteyenler bu videoyu izleyiniz!.Nasıl zengin olunacağı tüm çıplaklığıyla açıklanıyor...
www.tasoyapim.com
                                                           


8 Haziran 2012 Cuma

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-6 Devam)

        Cenk;"iş görüşmesine bir gün önceden alışveriş ve gezmek maksadıyla erken gittim.Washington'da,ismi şu an aklıma gelmiyor.Bir gece kulübünde eğlendikten sonra biraz boş boş dışarıda yürüdüm.Eski bir mahsenin önünden geçerken siyah giyimli,ellerinde bir keçiyle mahsene giren esrarengiz bir grubu fark ettim.Merak ya işte,bende peşlerinden gizlice fark edilmeden içeri girdim.Gizli bir geçitten geçtiler ve mahsenin derinliklerine bir asansörle indiler.Bende inecektim;ama onlardan yukarıda kalmayı ve olup bitenleri yukarıda kalıp,güvenli bir şekilde izlemeye karar verdim.İyiki de aşağıya inmemişim,adamlar satanistmiş.Bir ayin yaptılar ve Şeytan çağırdılar.Belki buna inanmıyacaksın ama,Şeytan geldi ve ayini yöneten kişiye bir şeyler söyledi.Sanırım benim onları izlediğimi söylemiş olacak ki,hepsi birden yukarıda benim saklanıp kendilerini izlediğim yere baktılar ve beni yakalamak için asansöre doğru koştular.Oradan kaçmayı başardım ve yalnız kaldığım otele geldim.Kapıyı açtığımda bir zarf fark ettim,içinde ise -sırrımızı bilen ölür- yazılı bir not vardı.En ilginç olanı ise Beyaz Saray'da bombalı terörist saldırı oldu diye bir haberde teröristin benim olduğu ve fotoğraflarımı haberde tv ekranında görmem oldu.O lanet ülkeden,Türkiye'ye gelen uçağın bagaj bölümünde kimseye fark edilmeden kaçmayı başardım" diyerek içkisini fondip yaptı.Timur,arkadaşı Cenk'in yalan söylemeyeceğini ve gayet sağlıklı bir ruh yapısına sahip olduğunu iyi bilirdi.O yüzdende Cenk'e inanmıştı.Timur;"çok geçmiş olsun kardeş ya.Peki kimmiş o insanlar,yüzlerini görebildin mi?.Tanınmış insanlar mıydı?.Birde o kadar,hatta seni bir teröristmişsin gibi aratan o güç neden seni iki aydır yakalamıyor?" diye sordu.Cenk;"bilmiyorum Timur,bende anlamadım.Aradan iki ay geçmesine rağmen hiç bir şey olmadı.Oysaki azılı aranan bir teröristtim.Onlara göre tabiki.Nedense hiç bir polis kapımı çalıp,beni tutuklamadı.İki aydır hiç bir zarf,not da almadım.Neyse kardeş kim olduklarına gelince,yüzlerinde maske olduğu için kim oldukları merak konusu" dedi.Timur;"kardeş,yinede sen çok dikkatli olmalısın.Bu insanlar anlattığına göre pek çetin insanlar değil.Hatta Şeytan bile var işin içinde" dedi.Cenk;"olacağı varsa bir şey olur,fazlada takmıyorum kafama.Ama dediğin gibi tedbiride elden bırakmamak lazım.Neyse ya,bu konuyu kapatalım.Dostum bu arada artık işsizim.Hani işler nasıl diye sormuştun ya?.Cevap verememiştim" dedi.Timur;"hadi ya,hayırdır.Senin gibi başarılı biri,ne oldu da işsiz kaldı?.Sen baya bir değişmişsin anlaşılan" dedi.Cenk;"ya kardeş,bizde bir değişim yok,biz hep aynıyız.Değişen hayat,rahat ol sen o bakımdan.Amerika'da ki önemli olan iş görüşmesini Şeytan engelleyip,benim uçak bagajında kaçmama sebep olduğu için,patron içinde önemli bir iş görüşmesi olduğundan,patron görüşemeden geri geldiğimi öğrenince eski başarılarıma bile bakmadan bizi kapının önüne koyuverdi.İşe Şeytan karıştı yani" dedi.Biraz gülüştüler;ama Cenk,karşısında kardeşim dediği kişinin,bütün yaşanılanların tek sorumlusu Şeytan olduğunu bilmiyordu.(YAZI DİZİMİZ BURADA SONA ERDİ...)

(*6 İtiraftan oluşan,"Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar" yazı dizisinde geçen olaylar ve karakterler tamamen hayal ürünü olup,gerçeklikle hiç bir bağlantısı yoktur...Bizi takip ettiğiniz ve yazılarımızı okuduğunuz için çok teşekkür ederiz...TASO YAPIM)
www.tasoyapim.com 

7 Haziran 2012 Perşembe

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-6 Devam)

        Cenk;"Nasıl yani,seni isteseler elleriyle koymuş gibi bulamazlar mı?" diyerek sözünü kesti.Timur;"evet kardeş,isteseler bulurlar;ama kendilerini uyuşturucuya alıştıran kişinin ben olduğumu bilmiyorlar" dedi.Cenk,kafası karışmış bir halde;"ya nasıl yani,seni tanımıyorlar mı?.Ellerinde hiç mi resmin,videon,görüntün falan yok?.Allah Allah ya,adamlar devlet adamı seni nasıl bulamıyorlar?.Anlat ya,daha fazla kafamı karıştırmadan" dedi.Timur;"ben onlara kendimi sahte kimlikle tanıttım" dedi.Cenk;"eee ne olmuş yani,bu adamlar salak değil ya,seni yüzünden tanımayacak kadar" diyerek sözünü kesti.Timur;"kardeş bir dinle ya,ikide bir sözümü kesme" dedi.Timur,sözünün kesilmesinden hoşlanmadığı gibi karşı taraf konuşurken de sözünü kesmeden dinler,bu yüzdende Cenk'e sesini biraz yükseltip sert bir ifadeyle uyarıda bulunmuştu.Cenk;tamam tamam özür dilerim,anlat seni dinliyorum" dedi.Timur;"asıl ben özür dilerim kardeş,sesimi yükselttiğim için.Ama huyumu biliyordun,bildiğin halde yaptın.Neyse dostum ben o beyinsiz heriflere uyuşturucu aşılamaya başladığımda estetik olmuş,kendimi Kamil olarak tanıtmıştım.Onlar o zamanlarda daha parti kurma hazırlığındaydılar.Parti kurdukları zaman ben tekrar estetik ameliyatı oldum,Kamil denilen şahsı yani beni o beyinsiz idiotlar trafik kazasında öldü biliyorlar" dedi.Cenk;"Timur kardeş,sen Şeytan'a pabucu ters giydirirsin vallahi.O haberlerde ölen uyuşturucu baronu Kamil sendin demek.Cin fikirlisin vallahi.Peki o kazada ölen kimdi?" diye sordu.Timur;"fakir ama ailesi için kendini feda eden bir baba,onu sorma bana,anlatamam.Kendimi kurtardım;ama öyle bir insanı feda ederek" dedi ve üzüntüsünü belli etmek istemesede,Cenk kaç yıllık dostunun gözlerinin dolduğunu fark etti.Cenk içinden;"bu adamı sonra tanırım" diyerek,Timur'un üstüne gitmedi.Cenk;"o zaman senin olduğunu bilmiyorlarsa niye seni fişlediler?" dedi.Timur'da;"kardeş dedim ya,Türk olduğum için.Ben uyuşturucu ticaretinin büyük bir kısmını Hristiyanlara yapıyordum.O yüzden beni fişlediler" diye cevap verdi.Cenk;"hee anladım kardeş,yani bu rantı bir Türk'e yedirmek işlerine gelmedi.Bu kısmını anladım da,peki kendileri uyuşturucuyu nereye satıyorlar" diye sordu.Timur;"evet,şerefsiz herifler bir Müslüman Türk'e bu işi yaptırmazlar zaten.Pislikler kendileride benim yaptığımın tam tersini yapıyorlar.Yani uyuşturucunun hedefi:Türkler ve Müslüman ülkeler.Hedefleri belli,genç nesili uyuşturup kendilerine köle yapmak.Birde üzerinden büyük bir rant elde edip,bir taşla iki kuş vurmak" dedi.Cenk;"şerefsiz herifler,hepsini gırtlaklamak geliyor içimden.Ama işte" dedi.Timur;"oda olacak kardeş,oda olacak merak etme.Zamanı gelince neler neler olacak" dedi.Timur,odasındaki mini barda iki bardak viski doldurdu ve karşılıklı içerken,Timur;Neyse kardeş,birazda sen anlat bakayım.İşler nasıl gidiyor?" dedi.Cenk;"Sorma dostum ya,iki ay önce bir iş görüşmesi için Amerika'ya gittim.Fazla merak insanın başına gerçekten bela getiriyormuş" dedi ve içkiden bir yudum içti.Timur;"hayırdır kardeş,ne oldu ki?" diye sordu.(DEVAMI YARIN) 

6 Haziran 2012 Çarşamba

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-6)

        Kapıdan içeri girdiğinde kendini karşılayan bıyıklı,kısa boylu,orta yaşlarda bir gardiyan oldu.Gardiyan;"siz Cenk olacaksınız galiba?" dedi."Evet ben Cenk.Arkadaşım Timur içeride mi?" dedi Cenk.Gardiyan;"buyrun Cenk Bey.Timur Bey içeride,geleceğinizden haberi var.Bir şey arzu ettiğinizde ben kapının önünde olacağım.Zile basarsanız hemen gelirim" dedi.Cenk karşısında duran kapıyı açtı.Kapı açıldığında,Timur uzandığı koltuktan dev plazma televizyondan izlediği filmi bırakıp,göz ucuyla açılan kapıya doğru baktı.Cenk'i görünce uzandığı koltuktan zıplayarak hemen kapıya doğru koştu.Timur;"ooo dostum Cenk,gözümüz yollarda kaldı ya.Hoşgeldin benim fakirhaneme ahbap" diye Cenk'e sarıldı.Cenk;"kanka biliyorum saat 09:30'da burada olmalıydım;ama malum biliyorsun İstanbul trafiği,birde bombalar patlamış o yüzden geciktim" dedi.Timur;"bombalar mı patlamış?.Ne bombası?.Neyse kardeş önemli değil,zaten bende daha yeni uyandım.Akşamdan kalmayım.Ya ayakta kaldık,gel şöyle oturalımda konuşalım" dedi.Karşılıklı koltuklara oturdular.Timur'un kaldığı oda bir cezaevi hücresinden tamamen farklı,son derece lüks bir odaydı.Cenk;"eee nasıl gidiyor ortak.Anlat bakalım.Kaldığın hücrede baya bir lüksmüş.Aaa yoksa bendemi cezaevine girsem" diye espri yaptı.İkiside güldüler.Timur;"ya nasıl olsun işte,mahkeme kararını bekliyoruz.Tahliye olursam iyi,avukatlar uğraşıyorlar işte.Olamazsamda kaçarım,sorun değil yani" dedi ve gülüştüler.Cenk;"burası dinlenmiyor demi,içeride cihaz falan varmı?" diye sordu.Cevaben Timur;"yok kardeş ya,benim odamı kimse dinleyemez.Para hepsini çözdü merak etme.Rahat konuşabiliriz" dedi.Cenk;"ya tamam öyleyse,kardeş senin bu uyuşturucu ticareti yaptığından derin devletin haberi vardı.Peki niye şimdi fişlediler seni?" diye sordu.Timur;"sorma kardeş ya,eski hükümet zamanında destek alırken,John Kemal hükümeti başa geçtikten sonra soysuz herifler beni fişleyip kendileri şuan da uyuşturucu ticareti yapıyorlar.Yani onlar için bir Türk'e bu işi yaptırmak enayilik gibi bir şey oluyormuş.Aynı zamanda da güvensizlik.Çünkü ben uyuşturucu ticaretinin büyük bir bölümünü yurt dışına yapıyordum.Yani amacım:Türk insanını bu pislikten az zarar görmesini sağlamak,batılıları ise uyuşturmak.Hatta bunu fazlasıyla başardım.John Kemal ve partisinin bir çok bakanını ve milletvekillerini bile uyuşturucu müptelası yaptım.Şu anda kimbilir nasılda beni arıyorlardır".(DEVAMI YARIN)

5 Haziran 2012 Salı

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-5 Devam)

        "İstanbul Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'lemi görüşüyoruz,ben Cdr Tv haber spikeri Gülsüm KOÇAK" dedi.Karşı taraftan cevap hemen geldi;"evet,ben İstanbul Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ".Haber Spikeri;"efendim,bugün sabah saatlerinde yaşanan bu üzücü olaylar hakkında bir açıklama yapar mısınız?".Saadettin GENÇ;"Öncelikle bu hain saldırılarda hayatını kaybetmiş masum insanlarımıza Allah'dan rahmet,yakınlarına da baş sağlığı diliyor,yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımıza ise acil şifalar ve geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum" dedi.Spiker;"efendim yaralılara geçmiş olsun dilediniz,sizce bu patlamalardan yaralı olarak kurtulan oldu mu?.Sizde var mı böyle bir bilgi?" diye sordu.Cevap olarak Saadettin GENÇ;efendim bize gelen ve arkadaşlarımızın,yani emniyet güçlerinin yapmış oldukları çalışmalar neticesinde yaralı olarak kurtulanlarda oluyor tabiki".Oysa bu patlamalardan yaralı olarak şu ana kadar kurtulan olmamış,Saadettin GENÇ ise İç İşleri Bakanlığından gelen emir nedeniyle tam gerçekçi olmayan açıklamalar yapması emredilmiş ve bu yüzden bazı önemli sorulara yalan cevaplar vermek zorunda kalmış.Spiker;"sayın müdür bey,halk ölü ve yaralı sayısı hakkında sizden bir açıklama bekliyor.Bu yüzden bizim telefonlarımız kilitlenmiş durumda" dedi.Saadettin GENÇ;"sayın bayan,halkımızı korumak,haberdar etmek biz güvenlik güçlerinin bir görevi olmakla beraber şu an elimizde olan kayıtlara göre  ölü sayısı 220 bin,yaralı sayısı ise 4 bin civarında.Çok korkunç bir rakam olmakla beraber saldırıların sorumlularını en kısa zamanda adalete teslim etmek için kapsamlı bir çalışma içindeyiz.Terörü lanetle kınıyoruz" dedi.Oysaki saat 13:00 itibariyle emniyet müdürlüğüne gelen son haber mesajında:ölü sayısı 2 milyon olarak sayılmış,yaralı olarak kurtulan ise henüz olmamış.Halka panik yapmasın diye İç İşleri Bakanı Veli UZUN,medya aracılığıyla halka sayıyı,halkı panik yaptırmayacak kadar az,inandıracak kadar bir rakam söylemesini Saadettin GENÇ'e söylemişti.Spiker;"efendim bu korkunç bir rakam.İnşallah ilerleyen vakitlerde bu sayı daha da artmaz.Peki efendim,yaralılar hangi hastanelere nakledildi?.Biz patlamaların yaşandığı bölgelerden çekim yaptık;ama polis kordonunu aşıp tam detaylı çekim yapamadığımızdan sadece ambulanslarla patlamaların enkazından çıkarılan insanların taşındığını gördük.Hangi hastanelere yerleştirildikleri hakkında bir bilgimiz yok" dedi.Cevap olarak Saadettin GENÇ;"yetkililer hareketli bir çalışma içerisindeler.En fazla bu gece enkazlardaki kurtarma çalışmaları biter ve elimize ölü ve yaralı sayısı ulaşır.İnşallah fazla bir kaybımız olmamıştır.Gerçekten çok acı yaşanılan olaylar.Allah halkımıza sabır versin" dedi.Spiker;"yaralılarla ilgili bir soru sormuştum,cevap vermediniz.Bir de halkımızın merak ettiği bir şey daha var,saldırıları hangi örgüt veya örgütler üstlendi?.Bu konu hakkında bir açıklama yapacak mısınız?".Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ;"pardon,tabiki açıklama yapacağız.Saldırıları henüz üstlenen olmadı.Ama ilerleyen vakitlerde tespit edeceğiz.Yaralılara gelince,yaralı olarak kurtulan vatandaşlarımız İstanbul'un bir çok hastanesine sevki yapıldı ve buralarda şuan da tedavi uygulanmakta.Başka sormak istediğiniz soru var mı?.Yoksa kapatmak zorundayım.Daha önümüzde yapmamız gereken işler var.Öncelikle masum vatandaşlarımızın canına kıyan şu hain terör örgütünü veya örgütlerini tespit edip,kökünü kurutmak amacıyla mücadele etmeliyiz" dedi.Spiker;"vermiş olduğunuz bilgilerden dolayı teşekkür ediyorum.Halkımıza ilerleyen saatlerde haber edeceğiniz ümidiyle iyi çalışmalar diliyoruz ve tekrar hain terörü lanetle kınıyoruz" diyerek telefonu kapattı.Bir-iki dakika patlamaların görüntülerini yayınladı ve ilerleyen saatlerde gelişmelerden haber vermek adına yaptığı konuşmasını bitirdi.(YARIN İTİRAF-6)  

4 Haziran 2012 Pazartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-5 Devam)

        Bloğun merdivenlerini kullanarak üç katlı binanın 3. katına çıktılar.Bu kat bloğun diğer katlarından farklıydı.Diğer katlarda pislik,koku ve gürültü hakimken bu katta ise aksine sakin,hijyenik bir ortam mevcuttu.Koridorda ilerledikten sonra,sonuna gelmeden demir parmaklıklı,çelik bir kapının önünde cezaevi müdürü durdu ve "işte bu oda.Timur Bey'i burada ağırlıyoruz" dedi ve güldü.Cenk'de;hadi be,bizim maymun buradan kaçmaya çalışsa başaramaz herhalde" dedi ve müdürle birlikte gülüştüler.Kaçmak lafını şaka maksatlı söylemişti;ama fena fikirde değil diye düşündü Cenk.İçinden;"bunu birde Timur'la konuşayım" dedi.Cezaevi müdürü,Cenk'e günlük güncellenen kapı kilidi açma parolasını verdi ve "Cenk Bey,parola 65678.Ben bloğun dışındaki odada sizi bekliyor olacağım.Görüşmeniz bittiğinde odaya gelirsiniz.Bir şey arzu ettiğinizde diyofona basarsınız,gardiyanlar yardımcı olurlar.Timur Bey'e çok çok selamlarımı söyleyin" diyerek koridorun başındaki odaya gitmek için ellerini arkada bağlayarak ağır adımlarla yürümeye başladı.Cenk,arkadaşı Timur'u bir an önce görebilmek için hiç vakit kaybetmeden paroladaki numaraları cihaza tuşluyordu.Enter tuşuna bastı ve kapı açıldı.Kapı açıldığı sıralarda ise saat tam 13:30'u gösteriyordu.Müdürle konuşmak,sağa-sola koşuşturmak derken cezaevinden içeri girdikten sonra bir saat gibi bir zaman geçmişti.Özel bir tv kanalı patlamalarla ilgili son dakika haberini vermek için günün en fazla izlenme rekorları kıran show programını yarıda kesmişti.Bayan tv haber spikeri;"bugün sabah saatlerinde İstanbul'da ki bir çok toplu taşıma araçları ve istasyonlarında bombalar patlamış,bir çok insanımız hayatını kaybetmiş ve büyük çapta hasar meydana gelmişti.Olaylarla ilgili yetkililer bir açıklama yapmamış,suskunluğunu korumuş durumdaydılar.Ama çalışmalar şu saatlerde hız kazanmış,enkazların altındaki yaralı olanlara ve cesetlere ulaşmak için büyük çaba harcanmaktadır.Öğle saatlerinde İstanbul Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ Bey'i aradık ve açıklama yapıp,yapmayacaklarını sorduk.Sayın Saadettin Bey cevap olarak bir saat sonra halka açıklama yapacağını söyledi.Aradan bir saat geçti.Müge'ciğim İstanbul Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'i yayına telefondan bağlar mısın?" dedi ve tv ekranında patlamaların olduğu yerlerden alınan görüntüler yayınlanırken telefonun çaldığı seste aynı zamanda duyuluyor,dört defa çaldıktan sonra telefonu açan kişi İstanbul Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'di.(DEVAMI YARIN)

3 Haziran 2012 Pazar

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-5)

TARİH:28.02.2007
SAAT:12:30
YER:Metris Cezaevi(Bayrampaşa-İstanbul)

        Metris Cezaevi'nin önüne geldiğinde saat 12:30'u gösteriyordu.Aracını otoparka park etti ve kendi kendine;"of be,sonunda gelebildik.Sanki uzun yolculuk yapmış kadar yoruldum" dedi.Cezaevinin giriş kapısına geldi ve orada nöbetçi olan iki askere "selamün aleyküm askerler.Nasılsınız?.Daha şafak çok mu?" diye söyledi.Askerlerden biri;"aleykümselam" diyerek selamını aldı ve "şafağı sorarsan hiç sorma be abi,o biraz karanlık" dedi ve zile basarak görevli olan ast subayı nizamiye kapısına çağırdı.Cenk;"merhaba,ben Cenk.Uyuşturucu madde kaçakçılığı suçundan özel koğuşta tutuklu yatan arkadaşım Timur'u ziyarete geldim.İçeri girebilir miyim?" dedi,25 yaşlarındaki genç ast subaya."Bir saniye beyefendi,sizi içeri almam mümkün değil.Çünkü bugün ziyaret günü olsa bile,o tutuklu olan arkadaşınızı görmeniz mümkün değil.Avukatları haricinde başka birilerinin görüşmesi yasak!" dedi ast subay.Cenk;"kardeş içeri girebilir miyim?.Cezaevi müdürünün haberi var" dedi.Ast subay;"ya hep böyle derler zaten.Bakalım haberi varmıymış,bu tip konularlada rahatsız etmek istemem ama.Yinede bir arayıp,soralım bakalım" diyerek,nizamiyedeki telefondan santrale cezaevi müdürünü bağlamasını istedi.Telefon iki defa çaldıktan sonra ast subay kendini takdim etti ve "ast subay çavuş Ersin BUCAK.Sayın müdürüm sizi önemsiz bir konu hakkında rahatsız ettiğim için özür dilerim" dedi.Cezaevi Müdürü;"Ersin önemli değil,seni dinliyorum" diyerek cevap verdi.Ast subay;"Müdür Bey,şu anda nizamiye kapısında kendini Cenk diye tanıtan biri var.Bizim şu uyuşturucudan özel koğuşta tutuklu olan Timur'la görüşmek istediğini söylüyor.Müdür Bey,ben gereken cevabı vermeme rağmen sizin haberiniz olduğunu söyleyerek ısrar ediyor.Ne yapmamı ister..." istersiniz demesine fırsat vermeyen cezaevi müdürü odasındaki gözetleme kamerasından nizamiye kapısındaki Cenk'i teşhis etmiş ve acil içeri alınmasını,hatta üst araması bile yapılmamasını söylemişti.Ast subay,telefonu kapattı ve Cenk'den az önceki yapmış olduğu davranıştan ötürü özür dileyerek askerlere kapıyı açmalarını emretti ve yanına gelen Cenk'i de alarak müdürün odasına gitmek için idari binaya girdiler.Asansörler bozuk olduğu için 4. kata kadar merdivenleri kullanarak çıktılar.4. kata geldiklerinde görevlilerden biri;"Cenk,siz olmalısınız galiba" dedi.Cenk'de;"evet,benim" deyince,Görevli;"beni takip edin beyefendi,sizi müdürün odasına götüreceğim" dedi.Yanındaki ast subaya ise;"siz görevinizin başına dönebilirsiniz" diyerek,fazla kalabalık olmayan gardiyan ve askerlerden oluşan uzun koridorun sonuna kadar yürüdükten sonra görevli kapıyı tıkladı.Bu oda cezaevi müdürünün odası olmalıydı.İçerdeki ses;"gel" dedi.Görevli önce içeri girdi ve "Müdür Bey,görüşmek istediğiniz şahsı getirdim" dedi.Görevli;"buyrun içeri girin,Müdür Bey sizi bekliyor" dedi.Cenk,açık olan kapıdan içeri girdi.Cezaevi Müdürü,hemen oturduğu yerden ayağa kalktı ve "buyrun Cenk Bey,hoşgeldiniz" diyerek,elini sıktı ve oturması için masanın etrafındaki koltuklardan birini gösterdi.Cezaevi Müdürü,50 yaşlarında,kel ve bıyıklı biriydi.Cenk'e ve Timur'a bu kadar yakından ilgili davranmasının sebebi;Timur'un adamları aracılığıyla yüklü miktarda para yedirmesiydi."Cenk Bey,bir şeyler alırmısınız?.Soğuk,sıcak" diyerek ikramda bulundu cezaevi müdürü.Cenk;"teşekkür ederim müdür bey.Bir şey içmek isterdim;ama dostum Timur'u görmeden olmaz.Bir an önce görüşme şansım var mı?" dedi.Cezaevi Müdürü;"tabiki Cenk Bey.Özel odada mı görüşmek istersiniz?.Yoksa buraya çağırıp,buradamı görüşmek istersiniz?" diye hemen cevabını verdi.Cenk;"Müdür Bey,ben bizzat tutuklu olduğu mekanda görüşmek istiyorum.Onun yaşadığı ortamı da tanımış,görmüş olurum böylelikle" dedi.Cezaevi Müdürü;"tamam o zaman Cenk Bey.Hadi hemen gidelim" dedi ve müdür önde,Cenk arkasında kapıdan çıktılar.İdari binanın dışına çıktılar ve biraz ilerideki cezaevi binasının önüne geldiler.Uyuşturucu ve diğer kaçakçılık suçlularının kaldığı c-blokun önüne geldiler.Blokun kapısında duran gardiyan,müdürü görünce duruşunu düzelterek bloğun giriş kapısını açtı.(DEVAMI YARIN)

2 Haziran 2012 Cumartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

        Gazetecilerin sorduğu sorular hep bir ağızdan ve her kafadan bir ses çıktığı için gürültü kirliliğine sebep oluyordu.Düğmeye basan polislerden biri;"arkadaşlar sessiz olun burası resmi bir bina,ilerleyen saatlerde Saadettin Bey halka sizlerin aracılığıyla bir açıklama yapacaktır zaten.Relax olun".Saadettin GENÇ ise park ettiği araçtan inerek otoparkın içindeki asansöre bindi ve makamının olduğu 6. kata çıkmak için düğmeye bastı.6. kata geldiğinde çok evhamlı bir çalışmayla karşılaştı.Binanın tamamı sanki 6. kata toplanmış gibiydi.Sağa sola koşturanlar,elinde evrak gezdirenler,el telsizine cevap veren sivil polisler.Asansörden indikten sonra hemen karşıdaki oda makam odası olduğu için kimseye fark edilmeden odasına girdi.Odasında ise sekreteri ve yardımcısı Faik TANER telefonlara cevap vermekle uğraşıyorlar,içeri girdiğini bile fark etmemişlerdi"."Faik ben geldim" diye seslendi.Faik TANER;"Saadettin Bey,nerelerdesiniz siz.Olaylardan haberiniz yok mu?" dedi.Saadettin GENÇ;"tamam Faik,her şeyden haberim var.Bunları tartışmayı bırakıp,şu şerefsizlerin kim olduğunu bulalım,halka bir açıklama yapalım.Eğer gerekli döküman varsa elimizde" diye cevap verdi.Faik TANER,yazıcıdan çıkartılmış olan,çok gizlilik taşıyan ivedi mesajları Saadettin GENÇ'e verdi.Mesajın biri ölü ve yaralı sayısı ile ilgiliydi.Mesajda son alınan ölü sayısı:600 bin,yaralı sayısı:0 olarak belirtilmiş."Bu çok korkunç bir rakam" dedi Saadettin GENÇ.Faik TANER;"bu mesaj olaylardan 1 saat sonra bize ulaştı.Yetkililer şu anda çalışmakta ve enkazlardan ceset çıkartmakta,asıl korkunç olan rakamı ilerleyen vakitlerde göreceğiz" dedi titrek bir ses tonu ve üzgün bir ifadeyle.Başka bir mesajda ise patlamaların sorumluluğunu henüz hiçbir terör örgütü üstlenmedi şeklinde bir yazı yazıyordu.Saadettin GENÇ;"patlamaların sorumluluğunu üstlenen örgüt olmamış,Mit'den de mi bir haber gelmedi".Faik TANER,cebinden bir mendil çıkarttı ve Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'e uzattı.Saadettin GENÇ'de "teşekkür" ederek mendili aldı ve alnında biriken teri sildi.Aynı zamanda sormuş olduğu soruya cevap vermesini bekleyerek yardımcısı Faik TANER'in gözlerinin içine baktı."Hayır efendim,Mit'den henüz bir haber gelmedi.Mit ve Emniyet,olayların faili ve faillerinin hangi örgüte bağlı olduklarını hummalı bir şekilde araştırıyor.Eğer hiç bir örgüt patlamaların sorumluluğunu üstlenmezse,arkadaşlar en kısa zamanda intihar komandolarının hangi örgüte bağlı olduklarını,bu çirkin saldırıların hangi terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğini bulacaklardır" diye cevabını verdi Faik TANER.(YARIN İTİRAF-5) 

1 Haziran 2012 Cuma

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

         Bir süre ilerledikten sonra İstanbul'un sakin bir sahil semtine geldi.Aracını denizin kenarına çekti ve arabayı durdurup,kendi kendine;"bir şeyler yapmalıyım,bu şekilde nereye kadar kaçılır" dedi.Son dakika haberi diye bütün tv kanalları haber yayını yapıyorlardı.Genç bir bayan haber spikeri;"sevgili seyirciler,patlamaların yaşandığı yerlerdeki son durumu sizlere şu anda aktarmaktayız.Gördüğünüz gibi sabah saatlerinden bu yana yetkililer titiz bir çalışma içerisindeler.Ölü ve yaralı sayısı hakkında henüz net bir açıklama yapılmasada,bir milyon insanın bu patlamalarda öldüğü tahmin ediliyor.Patlamalar çok şiddetli ve yıkıcı olduğu için şu ana kadar patlamaların enkazından sağ kurtulan olmadı.İlerleyen saatlerde gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz" dedi ve gün boyunca çekmiş oldukları görüntüleri ekrana verdi.Emniyet Müdür Yardımcısı Faik TANER ise denizin kenarına aracını çekmiş,kendini patlamalara ivedi çözüm bulamadığı için suçlu hisseden ve ne yapacağını şaşırmış halde boş boş düşünen Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'e ulaşmaya çalışıyor;ama başarılı olamıyordu.Saadettin GENÇ,cep telefonunu kapatmış,ev telefonu ise çalıyor fakat eşini on yıl önce kaybettiğinden tek çocuğu olan kızı Hülya ise Amerika'da okuduğu için evi bomboştu.Faik TANER,Saadettin GENÇ'e ulaşmaya çalışırken bir taraftan da gelen telefonlara bakıyor,önemli olanlara cevap veriyor,kapıda bekleyen gazeteci topluluğuyla uğraşmak zorunda kalıyor,sorulan sorulara bir cevap vermesi gerektiğini,halkın bir cevap beklediğini düşünüyor;ama Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ olmadığı için fazla bir şeye karışmak istemediğinden Saadettin GENÇ'e ulaşıp,açıklamaları halka kendisinin yapmasını tercih ederek sürekli müdürün telefonlarını çaldırıp,ona ulaşmaya çalışıyordu.Gömleğinin cebinde bir titreşim hissetti.Önce korktu;ama gömleğinin cebine cep telefonunu koyduğunu,yoğun geçen bir gün olduğu için ve Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ'e ulaşamadığı için stresten unutmuş,bu yüzden de telefon çalınca titreşiminden korkmuştu.Telefona baktı,arayan İçişleri Bakanı,aslen Amerika kökenli olup,kendini halka Türk olarak tanıtmış Veli UZUN'du.Hemen telefonu açtı."Emniyet Müdür Yardımcısı Faik TANER" diye kendini takdim etti.İçişleri Bakanı Veli UZUN;Faik,Emniyet Müdürü Saadettin Bey nerede?.Arıyorum,arıyorum ulaşamıyorum.Makamında mı?.Versene şunu telefona" diye sakin bir tavırla söyledi.Faik TANER,titrek bir ses tonuyla;"Hayır efendim,makamına daha gelmedi.Bende arıyorum kendisini;ama bir türlü ulaşamıyorum" dedi.Veli UZUN;"ya nasıl olur,manyakmı bu adam.İstanbul'u kan gölüne çevirmişler,beyefendinin hiç mi haberi yok bu olaylardan?.Neyse geldiğinde beni bir arasın.Tabiki gelirse.Baksana ortalık yıkılmış,adamın umrunda değil" dedi ve Faik TANER'e söz hakkı bile vermeden telefonu kapattı.Yardımcısı Faik TANER başta olmak üzere,İç İşleri Bakanı Veli UZUN ve bir çok önemli isim Saadettin GENÇ'i ararken,o ise aracında sigara üstüne sigara yakıyor,stresten terleyen yüzünü siliyor ve kendi kendine aracının içinde konuşuyordu.Bir ara aklından intihar etmek bile geçti;ama kızı Hülya'yı düşündü ve bundan vazgeçti.Telefonun içini açtı ve sadece Hülya'nın bildiği hattı taktı.Hülya'yı aradı,bir süre Hülya'nın telefonu çaldı;ama kızı Hülya telefonunu açmadı.Okulda,derstedir diye düşündü ve telefonu yan koltuğa bıraktı.Derin bir nefes aldı,kendine güçlü olmasını ve olaylardan kaçmak yerine bir çözüm bulmasını telkin ederek,aracını çalıştırdı.Hızla ana yola çıkarak,Emniyet Müdürlüğüne gidip makamında çalışmaya karar verdi.Bir süre hızla ilerledi.Emniyet Müdürlüğünün önüne gelmişti artık.Yine gazetecileri gördü.İçinden geri dönmek geldi;ama bu bana yakışmaz diyerek,birde gazetecilere içinden küfürler yağdırarak,aracını Emniyet Müdürlüğünün altındaki kapalı otoparka doğru sürdü.Özel aracı olmasına rağmen gazeteciler aracı tanımış,otoparkın içine doğru aracın peşinden koşmaya başladıkları anda otoparkın otomatik kapıları iki tane polisin düğmeye basmasıyla kapanmaya başlamıştı.(DEVAMI YARIN)

31 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

        Cenk;"kardeş neyse seninle muhabbet bitmez,bak konuşmaya daldık trafiğide alt-üst ettik.Gideceğim yerede geç kaldım zaten.Akşama işim geç bitmezse eğer,gelir uzun uzun konuşuruz.Aaa bu arada Timur'u ziyarete gidiyorum.Gideceğim yer Timur'un yanıydı,söylemek istediğin bir şey var mı?.Varsa ileteyim".Cengiz;"Cenk,Timur'a çok çok selamlarımı ilet.Kendine çok iyi baksın.Ziyaretine bende gideceğim zaten,İsrail'e gitmeden bir gün öncesi uğrarız demi yanına kardeş.Cenk bak akşama mutlaka bekliyorum geçte olsa.Gecede olsa gel tamam mı?.Hadi sana şimdi iyi yolculuklar" dedi.Cenk'de;"Tamam kardeş,akşama uğramaya çalışırım.Tamam tamam gelirim lan.Şimdi kapatıyorum,gelince her şeyi konuşuruz" dedi ve telefonu kapatıp,gaza bastı.Kolundaki Cengiz'in hediye ettiği saatine baktı.Saat 10:00'ı gösteriyordu.Kendi kendine;"ulan dokuzu çeyrek geçe orada olmam lazımdı,şu işe bak saat on oldu hala varamadık" dedi.Bayrampaşa'ya geldi,metro istasyonunun patlamadan yıkılmış olan enkazını gördü."Ya buralara ne olmuş böyle,baya büyük bir terör saldırısı olmuş galiba" diye mırıldandı.Bombalı saldırıların tüm toplu taşıma araçlarına ve toplama yerlerine gerçekleştirildiğinden haberdar olmadığı için tam olarak saldırıların boyutunu anlayamamıştı.Oysaki bu bombalı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı bir hayli fazlaydı.Emniyet Müdürü çaresizce düşünmeye devam ederken,saat 10:00'ı gösteriyordu.Cep telefonunu kapattığı için ve televizyonu açmadığından patlamalardan haberdar değildi.Siyah takım elbisesini giydi ve evinin kapısını kapatarak,makamına gitmek için dışarı çıktı.Dışarı çıktığı esnada ise bir aydır bozuk olan ev telefonu çalmaya başladı.Arayan yardımcısıydı;ama o evden çıkmış,aracıyla emniyet müdürlüğüne doğru yol almaktaydı.Bilinçli olarak kapattığı cep telefonunu açtı.Telefonunu kapatmasının nedeni;çözüm bulamadığı için yaşanacak olaylardan haberdar olmak istememesiydi.Ama bu yaşanan talihsiz olaylardan kurtulamayacağını oda biliyor,çözüm bulamadığı içinde vicdanen kendini rahatsız hissediyordu.Emniyet müdürlüğü önüne geldi.Emniyet müdürlüğü binasının önünde bir gazeteci ordusu olduğunu gördü.Patlamaların gerçekten yaşandığını gazeteci ordusunu görünce anladı.Gazetecilere fark edilmeden aracıyla binanın arka girişine doğru yöneldi.Orada da aynı manzarayla karşılaştı.Gazeteciler binanın arka kapısında da bir kalabalık oluşturmuş,patlamalar hakkında bir açıklama yapılmasını ısrarla istiyorlardı.Saadettin GENÇ,içeri girmek yerine oradan uzaklaşmayı tercih etti ve aracını sürdü.Bir süre nereye gittiğini bilmeden ilerledi.Etrafta bazı İ.E.T.T otobüslerinin vinçle enkazının kaldırıldığını gördü.Radyoyu açtı,haber programında İstanbul'un hangi bölgelerinde ve patlamanın olduğu hedeflerin nereler ve neler olduğunu dinledi.Derin bir of çekerek radyoyu kapattı.Yaşanan terör saldırılarından geçde olsa yaşanmadan önce haberi olmuş,bir önlem alamadığı için kendini suçlu hissediyordu.Bir vicdani çöküntü içindeyken,yan koltukta duran cep telefonunu açmadı.Bir süre telefon çaldı,çaldı ve sustu.Hemen telefonu aldı ve kapattı.Konuşmaya cesaret edemedi.Yardımcısının söyleyecekleri şeyleri tahmin ediyor ve gerçeklerle yüzleşmek yerine kaçmayı tercih ediyordu.(DEVAMI YARIN)

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

        Kar yağışı olmasına rağmen Belediye iyi çalışmış,yolları temizletmişti.Bir süre ilerledi ve köprüden karşıya geçti.Trafik sıkışıklığı kendini gösterdi.15 dakika boyunca beklemesine rağmen hiç bir ilerleme olmadı.Canı sıkıldı ve arabasında taşıdığı lap-topu açtı ve internetten gazetelere-son dakika haberlerine baktı."İstanbul'da eş zamanlı olarak yaşanan bombalı intihar eylemlerinde bu kez hedef toplu taşıma araçlarıydı.Hasar ve ölü sayısının çok fazla olduğu tahmin ediliyor" yazıyordu.Haberi okuyunca "şaşırmadım" diyerek kendi kendine güldü.Aynı zamanda patlamalar ona Amerika'da geçen Aralık ayında yaşadığı bir olayı hatırlatmıştı.Bombalı saldırı deyince aklına gelmiş,o yüzden gülmüştü.Lap-topunu kapattı ve yanına koydu.Arabasındaki özel olarak modifiye edilmiş müzik sistemini açtı ve Amerika lehine söylenen en sevdiği rap şarkıyı açtı.Sesini biraz verdi.Sigarasını yakıp,trafiğin açılmasını beklemeye başladı.Şarkıya eşlik ediyor,Timur'la beraber geçirdikleri günler,verdikleri konserler ve kızları peşlerinden koşturup,kendileri için kavga ettirdikleri günler geldi aklına.Bir an derin bir of çekti.Şarkı tam bitmek üzereyken trafik açılmaya başladı.Yavaş da olsa ilerliyordu.Hemen sigarasını söndürdü ve müziğe biraz daha ses verip,ilerlemeye başladı."Yüzündeki esrar perdesi,çözen adam çözer herkesi,Rafael bu dünyada şiddetin merkezi,peşini bırakmayacak bu rapin laneti.Asrın felaketiymiş bu,Rafael denilen o.çocuğu,dostu dosta düşman etmiş,buda Amerika'nın evancelist oyunu" diye şarkının son nakaratına eşlik etti."Lanet olası Amerika" diye arabanın içinde sesinin çıktığı kadar bağırdı.Yavaşda olsa arabasıyla ilerleme kaydetmiş,köprünün karşısına geçmişti.Bir süre açılan trafikte ilerledi.Etrafında patlamanın etkisiyle parçalanmış otobüsleri fark etti.Bir İ.E.T.T terminalinin önünden geçiyordu.Oradaki kalabalığı ve kargaşayı gördü.Şaşkın bir ifadeyle baktı ve yoluna devam etti.Çünkü ziyaretine geç kalmıştı zaten.Timur'un ziyareti sanki onun için patlamalardan daha önemliydi.Fatih'e gelmişti zorda olsa,tekrar bir trafik sıkışıklığı yaşanıyordu.Polis otoları,itfaiye araçları ek kuvvet olarak Bayrampaşa Metrosuna gidiyorlar,buda trafik sıkışıklığına yol açıyordu."Ah İstanbul,of,of,offf" diyerekten ellerini arabanın direksiyonuna vurdu sinirli bir tavırla.Telefonu çaldı,telefonun diğer ucundaki arayan eski dostlarından Cengiz'di.Cengiz,Timur ve Cenk ayrılmaz üçlü derlermiş eski sevgilileri onlara.Ama hayat işte hepsini ayırmış,şu anda ise çok az sıklıklarla görüşür olmuşlar.Zaten Timur'da cezaevinde olduğundan sadece ziyaret günlerinde görüşebiliyorlar.Cengiz ise ortağı olduğu ulaslararası bir şirket nedeniyle sürekli yurtdışına gidip geldiğinden görüşmek için zamanları fazla olmuyordu.Telefonu açtı;"hey ahbap sabah sabah hayırdır niye aradın,yok yok daha doğrusu sen beni ararmıydın ya,senin gibi bir dostum olduğunu unutacaktım az kalsın" dedi şakayla karışık kahkaha atarak."Bak sen öylemi düşünüyorsun" diyerek cevap verdi Cengiz."Şaka şaka Cengiz,sende her zamanki gibi alıngansın be dostum.Daha beni tanıyamadın mı?" dedi Cenk.Cengiz;"tanımaz olurmuyum ben sizi,sizi benden iyi tanıyan olabilir mi?,hele Timur'la beraber bir araya geldiğinizde tanıyamacak insan yoktur herhalde".Cenk biraz güldü ve ciddileşerek;"eee kardeş nasıl gidiyor işler,şu an hangi ülkedesin bakalım?.Havalar nasıl orada?.Valla burayı sorarsan şu küresel ısınma muhabbeti nedeniyle karışık,ne olduğu belli değil.Yani bir yağmur yağıyor,bir kafa büyüklüğünde dolu yağıyor.Bir bakıyorsun kar yağar,aradan 10 dakika geçmeden çok sıcak bir güneş çıkar vallaha.İklimler baya bir değişik buralarda".Cengiz biraz güldü ve "kardeş valla şu anda havaları sorarsan,senin dediklerini bende söylerim.Çünkü ben,çünkü ben" diye söyledi.Cenk;"ya adamı çıldırtma.Şu çünkü ben,çünkü ben diye bozuk plak gibi söyleneceğine,söyle artık Cengiz".Cengiz;"tamam tamam.Kızma abi.Cenk çünkü ben şu anda İstanbul'dayım".Cenk;ya beyefendi İstanbul'a geliyor ve bizim haberimiz olmuyor.Gösteririm ben sana".Cengiz;"Cenk daha yeni uçaktan indim.İngiltere'deki iş görüşmem iptal olunca bende hemen İstanbul'a geldim.İlk aradığım kişide sen oldun".Cenk;"demek öyle,hadi öyle olsun bakalım.Eee ne kadar kalacaksın İstanbul'da".Cengiz;"İngiltere'deki iş ziyaretimin programı 4 gün kadar sürmesi planlanmıştı.Bir hafta sonra Tel-Aviv'de bir iş ziyareti var.Yani ingiltere'deki programın iptal olması bana bir hafta tatil yapmamı sağladı.Biraz zarar edeceğiz;ama olsun dostum.Bir hafta İstanbul'dayım,akşama görüşelim.Ben evde olacağım,bekliyorum.Aaa mutlaka gel.Hani şu senin bana anlattığın Amerika olayı vardı ya onu tekrar dinlemek istiyorum".Çok konuştuğu için Cengiz,Cenk'e söz hakkı vermişti.Cenk;"ya sende ne çene varmış be kadın gibi dır dır dır.Allah Allah ya.Ulan bir açtın ağzını,biraz susta bizde konuşalım".Trafik açılmaya başladığı sırada Cenk,telefondaki arkadaşı Cengiz'le konuşmaya daldığı için önündeki araç 70 metre kadar ilerlemiş,bunu arkadaki araçların kornasına basmasıyla fark etmişti.(DEVAMI YARIN)

29 Mayıs 2012 Salı

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Devamı)

        Bayan Haber Spikeri;"şu anda feribot ve vapur iskelesinden sesleniyorum.İstanbulda'ki toplu taşıma araçlarını hedef alan bu hain terör saldırılarında vapurlarda ve feribotlarda seyahat eden sayısı henüz belli olmayan bir çok masum insanımız patlamalarda hayatına kaybetmiş,şu anda görüntülerde de gördüğünüz gibi iskele alev alev yanmakta,suda yanan vapurlarda ise dalgıçlar ve kurtarma ekipleri çalışmaktalar.Yetkililer,patlamanın gerçekleştiği bölgeleri kordon altına almış,yetkisiz hiç bir kimseyi bölgeye yaklaştırmamaktalar.Yakınlarına telefonla ulaşamayan insanlarsa panik içinde beklemekteler".Tv ekranı kareler halinde bölünmüş,patlamaların yaşandığı bazı bölgelerdeki görüntüleri insanlara sunmaktalar."Sözü İstanbulda'ki patlamaların yaşandığı İ.E.T.T otobüs garlarındaki ve hareket halindeki otobüslerin görüntülerini çeken arkadaşım Sonay'a bırakıyorum.Gelişmelerden haber edeceğim" dedi ve Sonay adlı 18-19 yaşlarında ki bayan spiker konuşmaya başladı;"şuan da gördüğümüz manzara gerçekten çok ürkütücü" dedi ve çekim yaptığı araca biraz yavaşlamasını istedi."Evet sevgili izleyiciler,hain terör yine kan döktü.Teröre lanet olsun.Cesetler parçalanmış ve etrafa dağılmış,otobüsten eser kalmamış,polis otobüsün etrafını kordona almış çalışmalarını sürdürmekte".Ana yayın spikeri;"Sonay,polis bu patlamalar hakkında ve yaralı-ölü sayısı hakkında bir açıklama yaptı mı?" diye sözünü kesti.Sonay;"polis şu anda suskunluğunu koruyor.Daha henüz bir açıklama yapmadılar".Şöföre devam etmesini söyledi.Bir süre araç ilerledi.Patlamanın olduğu bölgelerden haber yaptı.Hep aynı şeyler,çok üzücü bir olay gerçekten."Yetkililerden ilerleyen saatlerde açıklama bekliyoruz" dedi ve "hepimize gerçekten çok geçmiş olsun.Teröre lanet..." diyerek "ilerleyen saatlerde her türlü gelişmeyi sizlere aktaracağız" dedi ve sözü ana yayın spikerine bıraktı.Ana yayın spikeri de tekrar tekrar patlamanın yaşandığı bölgelerde ki görüntüleri yayınlamaya devam etti.Banyodan çıkmış lavabonun karşısına geçmiş sakal traşı oluyordu.Genellikle sakallarını ince bir şekilde çevirirdi.Saatine baktı ve apar topar giyinmeye başladı.Saat:07:45'i gösteriyordu.Ziyareti 09:15'de olmasına rağmen İstanbul trafiği,gideceği yer ve olumsuz hava şartları sebebiyle acele ediyordu.Tabiki dışarıda yaşanan bombalı eylemlerden haberi yoktu.Rap müzikle ilgilendiği için ve zamanında arkadaşı Timur'la birlikte bir rap grubu kurup albüm yapmışlardı.Giyim tarzı bol pantolon ve badiler giyerdi.Zaten o kadarda giysiye önem vermediği için giyinmesi beş dakika ya sürdü ya sürmedi.Kendini hemen dışarı attı.Arkadaşı Timur'un hediyesi olan Porsche marka arabasını çalıştırdı ve caddeye çıktı.Gideceği yer,biraz oturduğu muhite uzaktı.Kendisi Kadıköy'de oturuyor,arkadaşı Timur ise Bayrampaşa Metris Cezaevinde yatıyordu.(DEVAMI YARIN)

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Devam)

        Mit Müsteşarı Adnan KANDIR;"Saadettin Bey,uluslararası bir istihbarat şu an elimize geçti.Avrupa ve Türkiye'nin bazı bölgelerinde intihar komandolarının kanlı eylem hazırlığı içinde oldukları güvenilir bir kaynaktan haberini aldık.İvedi bir şekilde halkı panikletmeden önlem almalısınız.Özellikle toplu taşıma araçlarını acele bir şekilde tahliye etmelisiniz" dedi.Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ;"sayın Adnan Bey,olumsuz hava koşulları nedeniyle belediye ve metoroloji dün uyarıda bulunarak halkı toplu taşıma araçlarını kullanmaları konusunda uyarıda bulundu.Trafik ve İ.E.T.T genel müdürlüklerinden aldığımız haberlere göre şu saatlerde yoğun bir topluluk toplu taşıma araçlarını kullanmakta.Hatta ek seferler düzenlenmekte.Tahminim,İstanbul halkının % 50'si toplu taşıma araçlarını kullanmakta.İvedi bir şekilde nasıl tahliye edebilirim ki?".Mit Müsteşarı Adnan KANDIR;"bilmiyorum Saadettin Bey.O çözümü bulmak sizin işiniz.Ben size gelen istihbaratı verdim.Gerisi artık size kalmış;ama ivedi bir şekilde çözüm bulmadığınız takdirde İstanbul kan gölüne dönecek.Bundan da emin olun!".Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ;"tamam Adnan Bey.Yardımınız için teşekkür ederim" dedi ve telefonu kapattı.Yarım kalan kahvaltısına devam etmedi.Çünkü iştahı aldığı haberle kaçmış,bir sigara yakarak 5. kattaki dairesinin camından kar yağışını,trafiği ve insanları bir süre izledi."Bir çözüm bulmalıyım.Nasıl kısa sürede bu kadar insanı uyarabilirim.Uyarabilsemde tahliye edilmesi ne kadar zamanı bulurdu" diye çaresizce düşünmeye başladı.Emniyet Müdürü Saadettin Genç,çaresizce düşünürken Afganistan'da biri saatine baktı ve saat Türkiye saatine göre 07:45'i gösteriyordu.Bu kişi yer altındaki lüks sığınağında lap-topunu açtı ve özel bir programın içindeki listeden İstanbul'u tıkladı.Bu programdaki listede İstanbul ve Avrupa'da ki bir çok ülkenin önemli şehir merkezlerinin ismi vardı.Enter tuşuna bastı ve bilgisayarın monitöründe 30'dan aşağı sayan imleç belirdi.30...25...10...3...2...1... ve...Aynı anda bir çok metro istasyonları ve hareket halindeki metrolarda,İ.E.T.T otobüslerinde ve garajlarında,feribot ve vapurlarda eş zamanlı kan kokan patlamalar meydana geldi.Halk panik halinde sağa-sola kaçışıyor,patlamaların haberini duyan gazeteciler ve Tv kanalları olayların meydana geldiği yerlere gidiyorlar,polis otolarından duyulan siren sesleri,ambulansların sireni ve itfaiyelerin siren sesleri birbirine karışmış,halkın bağırış-çağırışları büyük bir panik-kaos ve gürültüye sebep olmuştu.Olay yerlerine gelen gazeteciler ve muhabirler olayları bir bir halka aktarmaktalar.Bir Tv haber spikeri;"bu son derece insanlık açısından korkunç bir olay.Gördüğüm manzara karşısında şoktayım sayın seyirciler.Ben şu anda patlamanın gerçekleştiği bir istasyondan haber yapıyorum,daha doğrusu ben istasyonun üzerindeyim.Harabeye dönmüş,yıkılmış.Bu enkazın altında kimbilir ne kadar masum insanımızın cansız bedeni yatıyor.Akut şu an çalışmalara başladı.Bombanın etkisiyle yıkılan istasyondan kurtulan olması bir mucize olur.Patlamanın olduğu diğer istasyonlarda da sivil savunma,itfaiye,Akut,enkaz altında kalan cesetlere ve eğer varsa yaralılara ulaşmak için çalışmaktalar.Gelişmelerden haber edilecektir" dedi.Bir başka Tv kanalında ise sarışın kadın spiker;(DEVAMI YARIN)

27 Mayıs 2012 Pazar

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4)

TARİH:28.02.2007
SAAT:08:00
YER:İstanbul

        Kurmuş olduğu çalar saat tam 06:35 geçe çalmaya başladı.Arkadaşlarıyla o gece geç saatlere kadar Taksim'de bir gece kulübünde eğlendikleri için ve uykusu bayağı bir ağır olduğundan yatağının kenarında duran saati yarım saat ileri alarak tam 07:00'ı gösterecek şekilde tekrar kurdu.Küresel ısınma etkisini Türkiye'de göstermeye başladığı günden beri Türkiye'nin her bölgesinde farklı durumlar meydana geliyordu.Örneğin;Ankara'da sıcak hava mevsim normallerinin üzerinde seyrederken,İstanbul'da ise bunun tam tersi yaşanıyordu.Sabah saat:05:00 gibi yağmur yağmaya başlamış,aradan yarım saat geçtiğinde ise elma büyüklüğünde dolu yağmış,şimdi şu saatlerde ise çok soğuk bir havayla beraber kar yağmaktaydı.Tüm bu olumsuz hava koşullarına rağmen ve metorolojiyle beraber Büyükşehir Belediye Başkanı Bahri SÖNMEZER halkı don olaylarına karşı uyarıp,özel vasıta yerine toplu taşıma araçlarının kullanılması için uyarıda bulunsa da halkın % 50'si yani eğitimsiz olan kesim ise bu uyarıyı kaideye bile almayıp,işe gitmek için kendini aracıyla sokağa atmıştı.Kurduğu çalar saat artık 07:00'ı gösteriyordu ve alarmı çalmaya başladı.Yatmış olduğu yataktan fırlayarak saate baktı.Alarmı kapatıp,duş almak için banyoya girdi.Duş alırken,İstanbul'da olumsuz olaylar meydana geliyordu.Belediye Başkanı'nın uyarısını dikkate alan halkın %50'si toplu taşıma araçlarına akın etmiş,buda bir yoğunluk oluşturmuştu.İ.E.T.T,metro ve diğer toplu taşıma araçları sabahın bu saatinde ek seferler koyarak yolcu taşımaya başlamışlardı.Emniyet Genel Müdürü Saadettin GENÇ'in cep telefonu çaldı,arayan Mit Müsteşarı Adnan KANDIR'dı."Saadettin Bey,ivedi gizli hatta geçiniz" dedi.Emniyet Müdürü;"bir saniye geçiyorum" diyerek,telefonun gizlilik için tasarlanmış özel düğmesine bastı.Mit Müsteşarı Adnan KANDIR hararetle konuşmaya başladı.(DEVAMI YARIN)

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-3 Devam)

         Karşıdan kahkahalar atarak ince sesli bir kadın;"ooo sayın başbakanım hatları karıştırdınız galiba,siz bizi ararmıydınız.Tamam anladım,anladım.Bir aydır eşiniz Mrs. Susanna yanınızdaydı.Dün İngiltere'ye ailesini ziyarete gitti ve sizde bunu fırsat bilip,kaçamak yapmak istediniz.Bu şekilde bir şaka,inanılmaz şakacısınız Başkan John Kemal.İnanılmaz.Amerika Başbakanı Rafael bizde yedik ya bu numarayı sayın başkan".Bir süre güldükten sonra John Kemal'in konuşması için bekledi ama John Kemal olayın şoku üzerinde olacaktı ki susmayı tercih etti.Telefonun ucundaki kadın tekrar konuşmaya başladı;"John Bey sizin konuşmaya niyetiniz yok anlaşıldı lafı uzatmak istemiyorsunuz,her zaman ki gibi sabırsızsınız.O zaman lafı fazla uzatmayacağım.Sayın Başkan,geçen gönderdiğim şu Türk kızı vardı ya hani kumral,yeşil gözlü olan onu size maalesef gönderemiyorum.Şu an kız Amerika'da,savunma bakanı Lucy'le beraber.Ama elimde şu an 25 yaşlarında bakire,sarışın,mavi gözlü bir Türk kızı var.Tam size göre John Bey.Emin olun geçenki gibi bundanda memnun kalacaksınız" dedi ve John Kemal'in cevabını bekleyerek sustu.John Kemal gayet sakin bir şekilde;ben seni ilerleyen saatlerde tekrar arayacağım" diyerek telefonu kapattı.John Kemal kızgın bir şekilde masasından fırlayarak yardımcısı Yahya SERT'in çalışma odasına doğru yöneldi.Kapıyı sert bir darbeyle açtı ve içeri girdi.Yahya SERT,deri döşemeli koltuğa oturmuş kokain çekiyor ve aynı zamanda da duvarda asılı duran Atatürk tablosuna bir şeyler söylüyordu.Yahya SERT;"Yaa Atatürk ha ha haa :)).Senin şu geri kafalı gariban halkın hiç top tüfeğe gerek kalmadan,Avrupa sevdasına vatanını sattı.On binlerce Ermeni'nin kanı yerde kalmadı" diyerek elindeki viski şişesini tabloya doğru fırlattı.Yahya SERT,içeri giren John Kemal'i fark etmemişti bile.Zaten burnunun ucunu da zor görüyordu aldığı alkolün ve kokainin etkisiyle.John Kemal,Yahya SERT'in yanına yaklaştı ve "bu içki ve kokain bir gün ikimizinde sonunu getirecek" diye gür bir ses tonuyla söyledi.Arkasından gelen sesi duyunca Yahya SERT hemen koltuktan kalktı ve John Kemal'e doğru döndü.John Kemal;"bak Yahya bu sana son uyarım.İş esnasında bundan sonra uyuşturucu kullanmanı istemiyorum.Yahya seni sevmesem inanki seni şimdi hemen buradan kovardım.Buna emin ol dostum".Yahya SERT,John Kemal'e sarıldı ve "söz veriyorum John,bundan sonra çalışma yaptığımız zamanlarda uyuşturucu almayacağım.Bizi bu kokain batağına sokan o Türk'ü her yerde arattırıyorum;ama sanki yer yarıldı içine girdi lanet olası pislik herif".John Kemal;"pislik herifler" dedi ve konuyu kapattı.Yahya SERT'i oda da bırakarak dinlenmek için odasına çıktı.Saate baktı.Saat bir hayli geç olmuştu.ABD Başbakanı Rafael'i yarın ararım diye düşündü ve yatağa uzandı.Yahya SERT ise çalışma odasında deri döşemeli koltukta çoktan sızmıştı.(YARIN İTİRAF-4)  

25 Mayıs 2012 Cuma

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-3)

YIL:26.02.2007
SAAT:19:00
YER:Çankaya Köşkü(ANKARA)

         Mecliste yaşanan hararetli oylamadan sonra Başbakan John Kemal Çankaya Köşkü'nde bir davet veriyordu.Davete Amerika'dan ve Türkiye'den de bir çok siyasi isim katılmıştı.Şampanyalar patlatılıp,Türkiye şerefine kadehler tokuşturuluyordu.Başbakan John Kemal köşkün dekorasyonunu tamamen değiştirmiş,hatta Türk bayrağının yanına büyük bir Amerikan bayrağı çekmişti.Davet,gecenin ilerleyen vakitlerine kadar sürmüştü.Saat 01:00 gibi ziyaretçiler teker teker köşkü terk etmeye başladılar.Başbakan John Kemal köşkteki odasına girip,deri döşemeli koltuğuna oturur ve ayaklarını üzerinde Türk bayrağı olan masaya uzatır.Havana pürosunu yakar ve düşüncelere dalar.Kısa bir zaman sonra kapı tıkladı.İçeri Başbakan Yardımcısı Ve Sözcüsü,aslen Ermeni ama kendini halka Türk olarak tanıtmış Yahya SERT girdi.John Kemal;"ziyaretçilerin hepsi gittimi?" diye sordu.Yahya SERT;"gittiler Başkan John" diye cevap verdi.John Kemal;"Amerika Başbakanı sayın Rafael WANDY daha aramadı.Senin bir haberin var mı?.Bugünkü oylama hakkında bilgi istemişti,bir arayıp söylesek.Bu saat de uyumamıştır herhalde?".Yahya SERT;"ne uyuması Başkan,şu anda kimbilir hangi hatunla beraber felekten bir gece geçiriyor" diye pis pis gülerek cevap verdi.John Kemal;"Bırak zevzekliği lanet olası ukala herif.Boş boş konuşacağına bir an önce arada daha fazla bekletmeden müjdeli haberi verelim sevgili başkanımıza".Yahya SERT cebindeki siyah kaplı not defterini çıkarttı ve özel hattan Amerika Başbakanı Rafael WANDY'nin özel olan telefonunun numarasını çevirmeye başladı.Yahya SERT;"Mr. John,başkanın telefonu çalıyor efendim".John Kemal;"telefonu hemen bana getir Yahya".Yahya SERT;"buyrun John".John Kemal,telefonu yardımcısı Yahya SERT'in elinden aldı ve yarıya kadar içtiği havana purosunu viski dolu olan bardağının içinde söndürdü.Telefon beş defa çaldıktan sonra karşı taraf açtı.John Kemal,karşı taraftan daha ses gelmeden kendini "alo Türkiye Başbakanı John Kemal,sayın Başbakan Rafael gecenin bu saatinde rahatsızlık verdiğim için özür dileyerek müjdeli haberimi duyunca çok sevineceksiniz" diyerek karşı tarafın cevabını bekleyerek sustu.(DEVAMI YARIN) 

24 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-2 Devam)

      John Kemal; "Sevgili arkadaşlarım ikinci sorunumuz ise medeniyetler çatışması.Türkiye müslüman bir ülkedir;ama sayemizde medeni bir ülkedir".Tekrar muhalif milletvekillerinin meclisi inleten sesleri duyuldu."Bütün bunlar Atatürk'ün sayesinde olmuştur,Amerika'nın değil.Sizi saygıya davet ediyoruz Başkan" diye seslendi ülkücü bir milletvekili.Sayıları az olmasına rağmen sesleri gür ve sert çıkıyordu.Söz tekrar John Kemal'in di;"arkadaşlar yanlış anlaşıldım ben sayemizde derken Türk milletinden bahsettim.Arkadaşlar boşa tartışmamıza gerek yok.Bu sorunlardan bir an önce kurtulmamız gerekiyor.Şimdi tekrar konumuza dönelim.Türkiye,doğu ve batıyı birbirine bağlayan bir köprü ülkedir.İslam ülkeleri hepsi birleşti.Aynı şekilde Hristiyan ülkelerde bir birleşme içindeler.Her an çok büyük bir medeniyetler savaşı çıkabilir.Türkiye'nin bu savaştaki konumu ve çıkarları çok önemli.Açık konuşmak gerekirse arkadaşlar Türkiye bu savaşa İslamcı kimliğiyle katılırsa kaybeder.Hristiyan ülkelerin tarafında da savaşa girmesi mümkün değil.Çünkü müslüman halk bunu kabul etmez.Eğer savaşa girmediği takdirde ise yine kaybeder.Çünkü coğrafi açıdan köprü konumda olduğu için elbet ciddi zararlar görür.Bu durumda yapmamız gereken şu arkadaşlar" diyerek gülmeye başladı ve bir dakika kadar dinlendikten sonra konuşmasına devam etti."Amerika küresel ısınmanın etkisiyle bir bölümü sular altında kalacak.Kısa zamanda yaşanılması beklenen bu talihsiz olay nedeniyle özellikle sahil bölgelerinde binaların tahliye edilmesi gerekiyor.Yerleşim bölgesi kalmadığı için ABD bu insanları yerleştirecek bir bölge bulamıyor.Bu insanlar ise Amerika'nın ileri gelenleri.Yani zengin,söz sahibi insanlar.İngiltere ve Avrupa'nın bir çok ülkesinden yardım için ABD'ye teklif gelsede,Amerika vatandaşını göndermek istemedi.Çünkü İngiltere ve Avrupa'da medeniyetler çatışması ve küresel ısınma söz konusu.Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yıllardır süren terör nedeniyle hiç bir yatırım yapılmadı.Huzur olmayan ve güvensiz bir bölge olarak kaldı buralar.Bu bölgelerde hem karışıklığın önlenmesi hem Türkiye'nin medeniyetler çatışmasından yara almadan kurtulması hem de küresel ısınmanın bir an önce çözümlerinin bulunması açısından geçici olarak Amerika'da ki bu masum insanların G.Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine tahliye edilmesini onaylıyorum" dedi ve sözünü bitirir bitirmez.Meclis Başkanı Mustafa Rasim;"kabul edenler,etmeyenler" diye oylama yaptı ve oy çoğunluğuyla "evet kabul edilmiştir" dedi ve "oturum kapanmıştır" diyerek sözünü bitirdi.Ülkücü milletvekilleri bağırdılar,çağırdılar;ama nafile...                  (YARIN İTİRAF-3)

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-2)

YIL:26.02.2007
SAAT:14:00
YER:T.B.M.M(Ankara)

           Ankara'da hava sıcaklığı mevsim normallerinin çok üstünde 35 derece olarak ölçülmüş,halk panik havasında küresel ısınmanın yılın 2. ayında Ankara'da ki olumsuz etkisini tartışıyorlardı.O saatlerde ise T.B.M.M'de de milletvekilleri arasında gergin anlar yaşanıyordu.Radikal islamcı olan başbakan suikasta kurban gittikten sonra hükümet düşmüş ve acil seçim yapılmış.Yeni hükümet ise ABD sempatizanı ve Hristiyan John Kemal hükümeti olduktan sonra sık sık bu tartışmalar T.B.M.M gündeminde yaşanır olmaktaydı.Meclisde bugün yaşanan gergin tartışmanın konusu ise;"Küresel Isınma ve Medeniyetler Çatışması".Başbakan John Kemal;"Sayın arkadaşlar.Türkiye küresel ısınmanın olumsuz etkilerini yaşamakta,bunu hepimiz görüyoruz.Dünyada da bir çok ülke bu sorunla karşı karşıya.Avrupa'da bir çok ülke sular altında kalmak üzere.Buna bir an önce bir çözüm bulmamız gerek.Benim bir önerim olacak arkadaşlar" dedi ve önündeki bardaktan bir yudum su içti.Tekrar konuşmaya devam etti."Süper güç olarak dünyaya kendini kanıtlamış ABD bile küresel ısınmanın etkisinde kalmış ve çaresizce çözüm yolları aramaktadır.Bu devlet,yani Amerika yıllarca bize yardım etmiş,destek çıkmış,müttefikimiz olan bir ülkedir".Muhalefet olan;ama mecliste koltuk sayısı çok az olan ülkücü milletvekilleri hep bir ağızdan;"Türkiye'yi,Amerika'nın oyuncağı yapamayacaksınız!" diye seslerinin çıktığı kadar bağırdılar.Meclis başkanı İsrail asıllı olup,kendini Türk vatandaşı olarak tanıtan Mustafa RASİM,milletvekillerini susması için sayın başbakanın konuşmasından sonra söz hakkı tanınacağını söyleyerek uyarıda bulundu ve tekrar söz Başbakan John Kemal'deydi.Teşekkür ederek tekrar konuşmaya başladı;(DEVAMI YARIN) 
          

22 Mayıs 2012 Salı

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1 Devam)

              Yoldaki karı temizledikleri için ve sabah saatleri olduğu için işe gidenler,okul servisleri trafiği biraz yoğun bir hale getirmişti.Ağır ağır ilerleyen trafik biraz olsun açıldığı sırada kırmızı ışık yandı ve beklemeye başladım.Yanımda bir polis otosu durdu."Aman Tanrım!...Şansa bak" dedim kendi kendime.Hiç panik yapmaksızın beklemeye başladım.Telsizden bir çağrı geldi.Cam kapalı olmasına rağmen telsizden geçen anons şu an içinde olduğum araba ile alakalıydı.Nihayet yeşil ışık yandı ve ben önü açık olan yoldan son sürat ilerlemeye başladım.Polisleri tam atlattığımı düşünüyordum ki.Peşimden hızlı bir şekilde sirenleri açık polis otosunu fark ettim.Gaz pedalına sonuna kadar basmama rağmen 1988 model külüstür arabının motoru ses çıkartmaya başladı.Polis otosu her geçen saniye dahada yaklaşmaya başlamıştı.Artık kaderime bıraktığım esnada çok ilginç bir olay oldu.2 kilometre ileride kapanmakta olan bir köprü vardı.Bu benim son kurtuluş şansımdı.Polisleri atlatıp,bu lanet olası arabadan kurtulmam gerekti.Köprüye 500 metre kalmıştı.Polis otosu ise bana 1 kilometre yaklaşmış ve ben köprüden külüstür arabayla bir uçuş gerçekleştirerek kapanmakta olan köprünün zorda olsa karşısına geçmeyi başardım.Geriye baktığımda ise polis otosunun da peşimden köprüden atladığını;ama o zavallıların başarılı olamayıp denize çakıldığını gördüm.Arabadan indim,bir kilometre kadar ileride Washington Havaalanı vardı.Artık o külüstür arabaya ihtiyacım kalmamıştı.Yalnız havaalanında uçağa nasıl binecektim?.Her yerde aranan sözde azılı bir teröristtim.Hem havaalanına doğru koşuyor hem de bunları düşünürken aklıma bir fikir geldi.Havaalanında uçakta bagaj dolumu yapılırken,ben kimselere çaktırmadan uçağın bagajına binecek,böylece ülkeme dönecektim.Allah'ın hikmeti ya işte;bunu zorda olsa başardım ve şu an Türkiye'de sizlerle bu son derece gizli olan bu olayı paylaşıyorum.(YARIN İTİRAF-2 KAÇIRMAYIN!)  

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1 Devamı)

         Korkudan dona kaldığım yerden kaçtım.Mahsenden dışarı çıktım ve yolun karşısındaki metro istasyonuna doğru koşmaya başladım.Yolda kar olduğu için hiç bir araç yoktu.Metro istasyonuna indim ve ilk gelen metroya binerek kalacağım otelin yanındaki ilk durakta indim.Biraz yürüdükten sonra otele geldim.Anahtarı alıp,odanın kapısını açtım ve yerde duran siyah bir zarf fark ettim.Işığı açıp,zarfın kimden geldiğine baktım.Üzerinde hiç bir şey yazmıyordu.Hemen içini açtım,içinden siyah bir kağıt çıktı ve "sırrımızı bilen ölür" yazıyordu.Kendime bir içki aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalışıp,düşünmeye başladım.Bir iş toplantısı için geldiğim bu ülkede neler gelmişti başıma.Televizyonu açıp,zaplamaya başladım.Uykumda vardı;ama güneş de doğmak üzereydi.Birde o kadar yaşadığım kötü olay karşısında uyumak yanlış olurdu.Çünkü her an basılabilirdim.Bir belgesel programı buldum ve izlemeye başladım.Son dakika haberi diye belgesel programı kesildi."Beyaz Saray'da bomba patladı;2 ölü,20 yaralı,bombanın sabaha karşı patlaması olası bir faciayı önledi.Başkan Rafael,İngiltere ziyaretindeyken böyle bir olayın yaşanması hem üzücü hem de sevindirici bir olay" dedi zenci-şişman spiker.Başka bir kanala geçtim,orada da aynı haberler vardı."Ama o da ne!.Benim fotoğrafım"...Kadın spiker;"Bombacı terörist Türk aranıyor!" diye flaş haber geçiyor.Elimdeki bardağı yere fırlatarak;"lanet olsun bu nasıl bir bela!" dedim ve apar topar otelden dışarı çıktım.Resepsiyonist; "beyefendi iki günlük ücreti ödemediniz" diyerek peşimden koşsada,ben olayların etkisiyle buna pek kulak asmadım.Bir süre koştuktan sonra,sonu caddeye çıkan bir sokağa girdim.İşe gitmek için aracının son kontrollerini yapan 45'li yaşlarda bir kadına rastladım.15 kilometre uzaklıktaki Washington havaalanına gitmek istediğimi söyledim.Bana verdiği cevap;"banane pis sarhoş,canın cehenneme" olunca,çok sinirlendim ve kadına bir tokat atarak çalışmakta olan arabayı alarak sokaktan caddeye çıktım.Kadıncağızı sorarsanız o tokatın etkisiyle bayılmış olacakki yerinden kalkamadı.(DEVAMI YARIN)

20 Mayıs 2012 Pazar

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1)

SENE:13.12.2006
SAAT:02:30
YER:Washington DC.(USA)

            Amerika son yüzyılın en sert kışını geçiriyordu.Küresel ısınma etkisini diğer ülkelerde olduğu gibi kendini süper güç olarak gösteren bu ülkede de gösteriyordu.Kar gün boyunca yağmış;ama gece yarısı etkisini azaltmıştı.Saat:02:30 civarında bu soğuk başkentte son derece gizemli bir olay gerçekleşiyordu.Siyah giyimli(sanırım bu onların dini kostümleri) bir grup insan eski bir mahsenin,yerin bir kilometre altındaki özel bölümünde dini tören(ayin) gerçekleştiriyorlardı.Bu tören yalnız çok farklıydı,içeriği üç semavi dinle alakasızdı.Kafamda soru işaretleri oluştu.Bunlar kimdi?.İnandıkları şey neydi?.Merak ederek biraz daha izlemeye başladım.Salonun tam ortasına yöneldiler ve iri cüsseli olan(galiba ayini yönetecek olanı yada liderleri) elindeki asa ile yerde çizilmiş olan büyük pentegramı gösterdi.Pentagramın bir metre gerisinde daire şeklinde sıralandılar.İri cüsseli,yüzünde keçi maskesi olanı pentagramın etrafındaki mumları yaktı ve tam yıldızın orta kısmına içinde kırmızı sıvı olan bir kap bıraktı(kandı galiba).Dairenin gerisinde bekleyenlerden birisi koşarak iri cüsseli olana bir kılıç uzattı ve hemen koşarak yerine döndü.Merakla beklemeye başladım.Uzaktan izlediğim için seslerini duyamıyordum.İri cüsseli sol elindeki kılıcın ucunu dairenin hemen dışındaki yere değdirdi.Sağ elindeki asayı ise havaya kaldırarak bir şeyler söylemeye başladı ve dairenin gerisinde olanlarda dairenin etrafında dönerek eşlik ettiler.Ne söylediklerini anlamak için biraz yaklaşmak istesemde bu imkansız gibi gözüküyordu.Bir kat aşağıya inmem fark edilip yakalanmama sebep olabilirdi.Buda benim sonum olurdu.Ayin on dakika kadar bu şekilde devam ettikten sonra çok korkunç bir şey oldu.Pentagramın ortasındaki kan dolu kaptan siyah giyimli,ateşten şekil almış bir yaratık belirdi.Bu Şeytan'dı sanırım.Bu insanlar şeytana tapıyorlardı,bu nasıl bir zihniyetti.İri cüsseli adama bir şeyler söyledi ve o anda hepsi birden tavandaki saklandığım yere baktılar.Artık fark edilmiştim...(DEVAMI YARIN)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Evdeki Sır

        Lise son sınıfa Kaan isimli yakışıklı bir genç gelir.Kaan'ın ilk günden okulda popülaritesi tavan yapar.Sınıfta Ada isimli bir kızla oturur.Aralarında yakınlaşma olur.Psikoloji dersinde birbirlerine bakıp,hayallere dalarlar.Kendilerini delice seviştikleri hayaline kapılırlar.Kaan,tenefüste tuvaleti ararken yanına biri gelir ve hızla yangın merdivenlerine doğru çıkartır.Gizemli Şahıs,Kaan'ın camdan kafasını çıkartıp biraz uzaktaki gizemli bir evi gösterir."Orayı tanıyıp,tanımadığını" sorar ve bazı esrarengiz sözler söyledikten sonra hızla yanından uzaklaşır.Kaan,ilerleyen zamanlarda esrarengiz şahısın yıllar önce Ada'nın babası tarafından anne ve babasıyla birlikte katliama kurban giden abisidir.Aslında Kaan'ın yangın merdivenlerine doğru giderken yanında hiç kimsenin olmadığını,kendi kendine konuştuğu içinde kendisine şaşkınlıkla insanların baktığını görürüz.Kaan'la,Ada sinema salonunda delice sevişirler.Kaan'la,Ada esrarengiz eve doğru yürürlerken Kaan esrarengiz şahısı yine görür.Kaan,bir anda değişir ve Ada'yı ayaklarından bir ağaca asar.Esrarengiz Şahısın peşinden,esrarengiz eve girer.O evde annesi-babası ve kardeşinin,Ada'nın babası tarafından vahşice katledildiğini öğrenir.Ada'nın babasıda polisten kaçarken vurularak öldürülmüştür.Kaan'ın annesinin kesilmiş bacağı görülmediği için ruhu huzur bulmadığından bu gizemli olaylar yaşanmıştır.Kaan,Ada'nın babasının yaptığı suçu Ada'ya yüklemez ve onu bağlı olduğu iplerden kurtarır.Öncesinde annesinin bacağını gömer. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Metroda Canlı Bomba!

         Kar maskeli bazı şahıslar,metro istasyonunda belirirler.Polis,bir ihbar telefonu alır ve metroda canlı bomba eylemi olacağını öğrenir.Hemen olay mahaline ekipler yönlendirilir.Metroda acil durum alarmı zili çalar.Metro istasyonu hızla boşaltılır;ama çok kalabalık olduğundan izdiham yaşanır.Saat 14:00’ı gösterir ve metronun çeşitli yerlerine dağılmış olan canlı bombalar üzerlerindeki bombaları aktif konuma getirmek suretiyle patlatırlar.Metro istasyonu kan gölüne döner.Ölenlerin içerisinde Emniyet şube müdürü İhsan’ın eşi ve küçük kızı da vardır.Çılgına dönen İhsan,hain eylemi gerçekleştiren örgütün kökünü kazımaya ant içer.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kaza Yapan Züppe Gencin Tavrı

       Zengin züppesi şımarık bir genç olan Berk,babasının kendisine aldığı son model spor arabayla gezmeye çıkar.Gereksiz yere gaza yüklenir ve araba haddinden fazla hızlanır.Karşısına çıkan bir anneyle,küçük kızına hızla çarpıp kaçar.Anne,aracın altında feci şekilde ezilir.Etrafa parçalanmış et parçaları saçılır.Küçük kız(Buse) artık büyümüş ve genç bir kız olmuştur.Ölümün eşiğinden dönen Buse,aylarca bitkisel hayatta kalmış,bir bacağını kaybetmiş ve proteze mahkum kalmıştır.Yıllarca çektiği ezaya rağmen,onu bu duruma düşüren Berk şımarıklıklarına devam etmiştir.
       Bir gün kader;Berk’le,Buse’nin yollarını kesiştirir.Berk,bir kaza yapmıştır ve Buse,kaza mahalinden geçen tek kişidir.Buse,yardım ederken elinin üzerindeki dövmeden Berk’i tanır.Buse’nin tavrı nasıl olacaktır?…

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kötü Palyaço

       Her yaş ve cinsten çocuklar,öğretmen Banu’nun gözetimi altında oyun oynamaktadırlar.Kapı zili çalar,gelen palyaçodur.Palyaço,bir süre çocukları eğlendirip güldürür.Eldivenlerini ve peruğunu çıkartır.Oyuncak ayının içerisinden bir ustura çıkartır.Kız çocuklarını rehin alıp kaçar.Kaçarken maskesini çıkartır ve aynada yansıyan yüzünü Banu görür.Banu,hemen polise haber verir.Kaçmakta olan kötü şahsın peşine düşer;ama kötü şahıs bir süre sonra izini kaybettirir.
       Banu,polise verdiği ifadede şahsı gördüğü halde görmediğini söyler.Bunun sebebi nedir?…Kötü şahıs,çocukları neden kaçırmış olabilir?…Sadece kız çocuklarını kaçırmasında ki amaç nedir?…Banu,kötü şahsın izini bulup çocukları kurtarabilecek midir?…

15 Mayıs 2012 Salı

Miralayın İlgisini Çeken Karekterli Asker

                       Özgürlüğüne düşkün bir genç olan Sertu,hiçbir işte dikiş tutturamaz.Son işi olan güvenlik işinde tam bu işi tutturdu dediğimiz bir anda güvenlik amiriyle tartışır ve kavga edip işten ayrılır.Askere gider ve orada da rahat durmaz.Miralayın makamına kadar çıkartılır.Miralay,Sertu’ya alay itlerinin pisliklerini temizleme cezası verdirtir.Sertu,emre itaatsizlik eder ve disko cezasıyla birlikte askerliği de uzar.Ama Sertu yine de aynı emir verildiğinde yerine getirmez.Sertu’nun,kararlarından dönmeyip bedeli ne olursa olsun sebat etmesi Miralayın ilgisini çeker ve Sertu’yu postası yapar.Miralay,Sertu’yla yakından ilgilenir.Beraber satranç oynarlar ve çoğu kez sonradan öğrenmesine rağmen Sertu,Miralayı mat eder.Sertu’nun tezkere günü geldiğinde,Miralaydan ayrılmak zor olur.Miralayın “yakında yine görüşeceğiz,sen seçildin” diye söylediği imalı konuşma,Sertu’nun aklına takılır.
                       Tezkereden kısa bir zaman sonra Sertu,bazı gizemli şahıslar tarafından bayıltılarak kaçırılır.Uyandığında kendini helikopter de bazı maskeli askerlerle beraber bulur.Neden orada bulunduğunu sorduğunda,bazı üst düzey teröristleri almaya gittiğini öğrenir ve bunu kendisine anlatan askerin sesinden de Miralay olduğunu tespit eder.