TASO YAPIM

H O Ş G E L D İ N İ Z...

31 Mart 2012 Cumartesi

At Ve Çocuk

            Bekir,Artvin’de hayvancılık yapan kendi halinde biridir.Evli ve beş yaşlarında bir erkek çocuk babasıdır.Tan vakti koyunlar ağıla girerken,küçük Emre atını sevmeye çalışmaktadır.Annesi(Ezgi),atın oğluna zarar verebilmesinden dolayı endişeli.Bunu fark eden Bekir,Emre’yi tatlı-sert bir dille yanına çağırır ve koyunları saymasını ister.Daha sayı saymasını bilmeyen Emre,kendince 1-2 ve 10 der ve anne-babasını güldürür.Gülmelerine alınıp,sinirlenen Emre çevredeki otları dağıtarak eve doğru koşarak gider.Bekir’in hayalinde İstanbul’a gidip,çok zengin olmak vardır.Akşamları sürekli hesaplar yapar ve bir takım notlar alır.İstanbul’dan bir arkadaşı gelir.Adamın,Ezgi’de gözü vardır;ama Bekir bunun farkında bile değildir.Ezgi,durumu anlar.Bekir’in çok para kazanmak hırsı adeta gözünü kör etmiştir.Kötü niyetli arkadaşı,Bekir’in kafasına girer ve Bekir,Ezgi’nin tüm gitmeme ısrarlarına rağmen varını-yoğunu satarak rotayı İstanbul’a çevirir.İstanbul yolunda Ezgi’nin inci gibi,notaları coşturan bir sesle söylediği şarkı içimizi acıtır.Emre,köyünden ayrılmanın ve çok sevdiği atının satılmasının üzüntüsü içerisindedir ve sürekli ağlamaktadır.
            Bekir,ilk başlarda çalışarak zengin olmayı dener,bunda başarılı olamaz ve illegal yollardan rant elde etmeye çalışır.Kumar illetine saplanır,çocuğunun kumar borcu yüzünden öldürülmesine sebep olur.Kendisi de,oğlunun katilini öldürmesi sebebiyle cezaevine girer.Ezgi,Bekir’in kötü niyetli arkadaşının elinden kurtulur;ama barlarda şarkı söyleyip,konsamatrislik yapmaktan kurtulamaz.

30 Mart 2012 Cuma

Zoraki Hırsız Bülent'in Başına Gelenler

           Küçük kızının tedavi masrafları için hırsızlık yapmaya karar veren Bülent,girdiği villada etrafı dolaşırken yatak odasında dolabın aynasına bakakalır.Kendini ve ne yaptığını sorgular.Gel-gitler yaşamaktadır.En sonunda kararlı bir halde etrafı hızlıca arar.Gitar çantasının içini açar ve genç bir bayanın parçalanmış cesediyle karşılaşır.Ne yapacağını bilemez bir halde dolanırken,salondan televizyonda haber programı sunan spikerin sesi gelmektedir.Bülent,bu sesi katilin sesi zanneder ve gitar çantasının yanında duran cinayet bıçağını kaptığı gibi temkinli adımlarla salona gider.Salonda kimsecikler yoktur.Bülent,sesin tv’den geldiğini anlar.Tam kapıdan çıkıp gidecekken kafasına arkadan beyzboll sopasıyla bir darbe alır ve yere düşüp bayılır.Uyandığında elleri-kolları bağlı bir haldedir.Karşısında da genç bir bayan durmaktadır.Bayan,öldürülen bayanın kardeşi olduğunu iddia eder ve kardeşini öldürdüğü için bir süre Bülent’e işkence eder.Bülent,yapmadığında ısrar etse de nafile…En sonunda polisler evi basar ve Bülent’i götürürler.Bülent,haksız yere yıllarca ceza evinde yattıktan sonra dışarı çıkar.
           Bayan,kardeşinin intikamından vazgeçmiş midir?…Yoksa,onca yıllık aradan sonra intikam ateşi dahada mı artmıştır?…     

29 Mart 2012 Perşembe

Simitçi Tayfun'un Arayışı


            Kafasının üzerinde taşıdığı simit tepsisiyle,simit satarak küçük yaşlarda ticarete atılan Tayfun,artık holding sahibi bir gençtir.Çoğu insanın sahip olamadığı,hayalini bile kuramadığı bir zenginlik ve varlığa genç yaşta sahip olmuştur.Canı sıkkın ve mutsuz bir halde oturmaktadır.Telefonunu çıkartır,rehberinde kayıtlı olan ne bir ailesi,ne de tek bir dostu vardır.Hayatta yapayalnızdır.Cüzdanını çıkartır ve sevgi dolu bakışlarla cüzdanındaki paralara bakar.Garsondan hesabı ister.Cimriliğinden beş lira bahşiş bırakmak cömertliğini gösteremez ve parayı çabuk bozamadığı için garsonla tartışır.Garsonun kravatından çekerek,garsonu yere düşürür.Garson,onun yüzünden işten atılır.Lüks cipine binip çay bahçesinden ayrılırken,garsonun karşısına dikilip yaşlı gözlerle söylediği İlahi sözler onu derinden etkiler.Günlerce bu sözler kulaklarında çınlar.Hayatını ve gidişatını sorgulamasına sebep olur.
            Bir gün Sultanahmet’de bir bankta,sabaha doğru derin bir tefekküre dalmış vaziyette otururken,yerde bir yüzük bulur.Yüzüğün üzerinde “ALLAH” yazmaktadır.Tayfun,yüzükten çok etkilenir.Sabah ezanı okunurken gizemli bir şahıs,Tayfun’un yanına gelir ve camiye davet eder.
            Tayfun,camiye gider ve günler sonra çok değişir.Kazanmış olduğu mal ve paranın bir kısmını fakirlere,yardım kuruluşlarına,vs. dağıtır.Gizemli Şahıs tarafından,manevi açıdan eğitilir.

28 Mart 2012 Çarşamba

Keçeci Kemal Ne Yapsın?...Candy Yalanmış...

           Alanya’da,Keçecilik yapıp,turistlere keçe satarak geçimini sağlayan Kenan,bir gün akşamüzeri iş çıkışında,dükkanının bulunduğu pazarda,kendine kep bakarken Çek asıllı bir turist bayanla(Candy) karşılaşır ve aralarında elektriklenme olur.Zamanla birbirlerine delice aşık olurlar.Evlenmeye karar verirler;ama Kenan’ın ailesi bu ilişkiye karşı çıkar.Kenan’ı başka bir kızla evlendirmeye çalışırlar.    Kenan,ailesine rest çeker.Bütün bu olanlar yaşanırken Candy’nin vize süresi biter ve ülkesine dönmek zorunda kalır.Kenan,uzun bir süre haber alamadığı Candy’nin peşine düşer ve bir turla gittiği Prag’da kafileden kaçarak ayrılır.Hiç bir şeyini bilmediği bu ülkede,mantıksızca Candy’i ararken polisler tarafından yakalanır ve Türkiye’ye gönderilir.Bir birahanede bira içerken,haberlerde uluslararası bir uyuşturucu mafyasının en önemli bayan kuryesinin yakalandığı haberi geçmektedir.Bu bayan;Candy’den başkası değildir.Nice masum insanı ağına düşürüp,canını yakmıştır.
           Kenan,peçesi düşen Candy’nin gerçek yüzünü öğrenmiş ve pek masum,pek saf ve pek iyimser olan bu delikanlıyı derinden sarsmıştır.Utanarak,Candy için terk ettiği ailesine döner.Ailesi,ona karşı soğuktur ve babası evde yoktur.Babasını sorduğunda;acı gerçeği öğrenir.Babası;evi terk ettiği için dayanamamış ve kalp krizi geçirerek ölmüştür.

27 Mart 2012 Salı

Kesimhanede İşlenen Vahşi Cinayetlerin Faili Bir Çocuk mu?...

           İnsanlar esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmaktadır.Polis,mobese kayıtlarını incelerken ucube kılıklı,suratı bozuk birinin elinde kan damlayan bir satırla artık kullanılmayan eski bir kesimhaneye girdiğini tespit eder.Savcılıktan arama izni çıkmaz.Cinayet masası komiseri Adnan,arama iznini beklemeksizin olay yerine gider.Kesimhanenin tüm kapılarının zincirle kilitli ve mühürlü olduğunu görür.İnternette kesimhaneyle ilgili bir araştırma yapar ve yıllar önce tecavüze uğradıktan sonra,yakılarak vahşice öldürülen bir çocukla ilgili bilgilere ulaşır.
           Bir şekilde kesimhaneye girer.Tavana asılı halde duran iskelet ve çürümüş et parçalarının arasından tiksinerek yürür.İlerledikçe;el arabasının içinde kesilmiş ve çıkartılmış insan uzuvlarına rastlar.Büyük bir odaya girer ve tavanda vahşice katledilerek asılmış insan cesetlerini görür.Önüne bir poşet düşer.Poşeti açtığında çocuğunun kesik başıyla karşılaşır.Çıldırmışçasına bağırıp çağırırken,kafasına bir demir darbesi alır ve bayılır.Ayıldığında elleri-ayakları bağlı bir vaziyettedir ve karşısında ucube kılıklı,gizemli şahıs vardır.
           Adnan’ın kurtulmak için verdiği çabaların sonucunda bütün bu yaşadıklarının bir kurmaca,birimin; terfi atlaması için yaptığı gizli bir ders olduğunu anlar.Cesetleri,ucube kılıklı şahısın makyajını,vs. hepsini plastik sanatçısı bir görevli yapmıştır.Adnan,bunu öğrenince çok sinirlenir ve istifa eder.
(*İkinci bölümde;çocuğun ruhu kendisiyle dalga geçenlerden intikamını alacaktır.)

26 Mart 2012 Pazartesi

Binbaşı Kemal'in Andı...


                 Kar sularının eridiği ve gümbür gümbür derelerin akıp,Fırat Nehri’ni coşturduğu bu ilkbahar mevsiminde nehrin kenarına toplanmış her yaştan ve her cinsten bir sürü insan tef çalarak baharın gelişini kutlamaktadırlar.Dağdan,operasyondan inen bir takım komando eri,şenliğin yapıldığı bölgeden geçmektedirler.Askerler,halkın yoğun sevgi gösterileriyle karşılaşırlar.Halk,yorgun düşmüş ve ter içerisinde kalmış olan askerlere su ve yiyecek ikram eder.Her hallerinden vatanını,milletini ve askerini seven fertler oldukları anlaşılmaktadır.
                 Ama; bu sevgi gösterisi çok kısa sürer,terör örgütü provokatörleri yine iş başındadır.Askerin arkasından,halkı kışkırtırlar.Kışkırtılan halk,askerin ardından taş ve eline ne geçerse atar.Asker kendini korumak için havaya ateş açar.Teröristler bir çocuğun kafasına kurşun sıkarlar ve çocuğun askerin attığı kurşunla öldüğünü söyleyerek halkı galeyana getirirler.
                 Diğer tarafta da;yol araması yapan askerler tere otunun içine gizlenmiş halde esrar yakalarlar.Yılın en büyük uyuşturucu operasyonudur ve terör örgütünün rant kapısına çok ağır bir darbe indirilmiştir.Bu terör örgütü için büyük bir derttir.
                 Binbaşı Kemal;halkı aydınlatmak,terör örgütünün asıl niyetini(para) gün yüzüne çıkarmak,halkı bilinçlendirmek adına ve bu yolda canı pahasına,bunu başarmaya and içer.

25 Mart 2012 Pazar

Esrarengiz Tarikatın Peşindeki Cesur Türk...

                         Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de azda olsa küresel ısınma ve iklim değişikliklerinden nasibini almaktadır.En son gerçekleştirilen TBMM genel seçimlerinin ardından gelen hükümetin aşırı Amerika’ncı tutumu,halkın para baronlarının ellerinde azap edilircesine adeta esir gibi çalıştırılması,bu büyük tersliğe artık birinin yada birilerinin dur demesi zamanının getirir.
                         Herhangi bir etnisite anlayışı olmayıp,Türkiye sınırları içerisinde yaşayan tüm halkların hak ve hukukunu gözetleyen legal ve son derece gizli olan bir örgüt; üç babayiğidini bu haksızlık ve zulme son verip,işin aslını ispat etmeleri için görevlendirir.
                         Bu üç kahramandan biri olan ve çevresinde motor yarışçısı olarak bilinen Cenk,bir Pazar günü kız arkadaşı Esra ile hoşça vakit geçirirken bir telefon alır.Kız arkadaşına “SezarStar” motor yarışlarının 3. Etap’ının Amerika’da yapılacağı ve oraya davet edildiğini söyler.Oysa ki gizli bir devlet görevi için Amerika’da bulunacaktır.Cenk,Amerika’ya gitmeden önce deşifre olan ve Metris cezaevinde yatan arkadaşını ziyarete giderken rap müzik dinler.
                         Cenk,küresel ısınma sebebiyle yaz ayında karın yağdığı bir Amerika’ya gelir.Duvarları isle kaplı olan eski bir Mahsen’de bir grup arsız insan,kendi çaplarında sözde ayin düzenlemektedirler.Kedi kesip,parçalara ayırırlar ve etini ateşe atarlar.Cenk,bütün bu olanlara şahit olur,kendisi de tarikat mensupları tarafından fark edilir.Kaçarcasına oradan uzaklaşır.Otel odasında televizyonda zap yaparken tüm kanalların haber bültenlerinde kendini aranan çok tehlikeli bir terör örgütünün lideri olarak görür.
                         Cenk,öncelikle oradan kurtulabilecek midir?…Gerçekten suçsuz olduğunu ispat edip,asıl suçluları gün yüzüne çıkartıp Türkiye üzerinde oynanan kirli oyunları,atılan zarları tersine çevirebilecek midir?…Türkiye’deki hükümetin o kedi kesen tarikatla bir bağlantısı var mıdır?…Küresel ısınmadan en az etkilenen Türkiye,bazı ülkelerin iştahını mı kabartmaktadır?…Cenk,Türk halkı adına Amerika’ya azarı basabilecek midir,yoksa azarlanan taraf mı olacaktır?…

24 Mart 2012 Cumartesi

Bir Cetvelin Değiştirdiği Hayat...

                         Öğrenciler resim dersindedirler.Resim öğretmeni,Sinan’a bir kalem uzatır;ama Sinan duvardaki asılı duran Atatürk portresini çizmemekte ısrar eder.Öğretmen sinirlenir,Atatürk portresini çizmemeyi hakaret kabul ederek Sinan’ın resim defterini yırtarak yere atar.Sinan’da sinirlenir ve sırayı  yumruklayarak,devirir.Atatürk’ü sevmediğini,sevmek zorunda olmadığını.Bağımsız düşünce,ifade ve seçme-seçilme özgürlüğünün Türkiye’de kısıtlanmasından bahseder.Peygamber Efendimiz’e olumlu veya olumsuz bir söz söylendiğinde herhangi bir tepki olmayıp da,Atatürk’e laf denilince suç sayılmasından dert yanar.Öğretmen cetvelle kafasına vurur ve Sinan hafızasını kaybeder.Artık onun için yeni bir hayat başlar ve bir anda Atatürk’ü çok seven biri haline gelir.
                         Yıllar sonra Sinan,Berfin adında bir kıza aşık olur.Tam evlenme arifesindeyken kızın Hristiyan-Ermeni asıllı olduğunu öğrenir.Bu olay Sinan’da nasıl bir tepki uyandıracaktır?.Tekrar geçmişine dönebilmesi ve kendi fikirlerinin olabilmesi için kafasına yeni bir darbe mi alması gereklidir?.Yoksa hiçbir terslik yaşamadan evlenip,bu şekilde yaşamaya devam mı edecektir?…

23 Mart 2012 Cuma

Kırılan Vazodan Dökülen Gerçekler...



                         Duvardaki takvim 13 Haziran 2011 tarihini göstermektedir.Televizyonun karşısında,canının sıkkın olduğu her halinden belli olan bir vaziyette Burak oturmaktadır.Saatine bakar ve derin bir iç geçirir.Geçmiş anılarını hatırlar.Bugün,evliliklerinin ilk yıl dönümüdür.Eşi(HALE),Burak’ın biseksüel olduğunu öğrenince onu terk etmiştir.Burak’a,biseksüel eğiliminden vazgeçtikten sonra geri dönebileceğini söyler.Burak ise bunun bir hastalık olduğunu ve her fırsatta ömür boyu kendisiyle beraber yaşayacak kaderi olduğunu beyan eder.Bu şekilde aralarındaki çatışma sürüp,gider.
                        Bir gün Burak,umudunu yitirmiş bir halde oturmuş duvarda asılı duran,nikah günü çektirmiş oldukları fotoğrafın olduğu tabloya bakarken sinirlenir ve masanın üzerinde duran vazoyu kapıp,tabloya atar.Vazo ve tablo kırılır.Vazonun içinden yere bir takım notlar saçılmıştır.Burak,bu notları okur ve eski karısının bir lezbiyen olduğunu öğrenir.

22 Mart 2012 Perşembe

Kıllı Bülent :-)))


                Ak sakallı medyum bir dede,Meryem’in falında nur topu gibi bir erkek çocuğu dünyaya getireceğini;lakin bu çocuğun kıllı olacağını söyler.Dediği gibide olur.Çevresinde kıllı Bülent olarak tanınan,kabına sığmayan kıpır kıpır,biraz sivri akıllı bir delikanlı olan Bülent,kendisine kılları yüzünden pas vermeyen Emel’i tavlamak için kıllarından kurtulmaya karar verir.
                Bülent’in kıllarından kurtulmak için verdiği çabalar,bir gün bir estetik merkezinde işlenilen bir cinayetin araştırılması sonucunda olay mahalinde kıllarının bulunması sebebiyle bir numaralı suçlu şüphesiyle hapishaneye atılır.Suçsuzluğunun ispatıyla hapishaneden çıkması ve bu seferde estetik merkezinde cinayetle bağlantısı olan 1 milyon liranın Bülent’te olduğu iddiasıyla,mafyanın Bülent’in peşine düşmesi.Hiç umulmadık olaylardan kurtulmasındaki bal gibi şansı,onu farklı ve komik kılar.
                Final de; ebesinin yaptığı bitkisel bir macunla kıllarından kurtulur ve al gibi yanakları ortaya çıkar.Emel’le de evlenirler…

21 Mart 2012 Çarşamba

Kader İşte...


             Lösemi hastası olan küçük kızı Eda’yı Londra’ya tedaviye götüren Meltem,bir büyük bavulla zar-zor bilet gişesinin önüne gelir.Uçak kalkmadan önce polis arama ve pasaport kontrolü yapar.Meltem bir numaralı terörist şüphesiyle uçaktan indirilir.Uçakta kızının da bulunduğunu haykırır;ama nafile…Onu kimse dinlemez ve kızı İngiltere’ye uçar,kendisi de hapishaneye…
                 Haksız yere 15 yıl hapiste yatar.Hapisten çıktığında karın tokluğu bir paraya kuru temizlemecide çalışır ve orada yatıp-kalkar.Bir gün patronu anormal derecede çok az konuşan Meltem’den şüphelenir ve internette araştırma yapar.Sonra acil bir işi çıkar ve gitmek zorunda kalır.Meltem,patronunun masasını siler.Bilgisayarın ekranını silerken;kendisiyle ve kızıyla ilgili yazan bilgi ve haberleri görür.
                 Meltem,bu haberlerden yola çıkarak kızını bulabilecek midir?…

20 Mart 2012 Salı

Er Meydanı Değil...İntikam Meydanı!...


              Meşe ağaçlarıyla çevrili er meydanında tüm güreşçi rakiplerini eleyerek finale kalan Hakan,son rakibini de elemek üzeredir ve şampiyon olmasına ramak kalmıştır.Her sene olduğu gibi tüm iyi ve şer gözler yine üzerindedir.Hava çok sıcak olmasına rağmen,kafasında bere olan esrarengiz biri Hakan’ı izlemektedir.Ha kan,şampiyon olur;ama bereli şahıs tarafından bıçaklanarak öldürülür.Olaydan etkilenen Hakan’ın hamile eşi Mine,köyün ebesinin zorlu bir operasyonunun sonucunda erken doğum yaparak,sağlıklı bir erkek çocuk(KAAN) dünyaya getirir.
                Aradan yıllar geçer.Kaan,babasının intikamını almak arzusuyla büyümüş ve babası gibi cesur bir güreşçi olmuştur.Öyle ki beş yıldır şampiyondur ve belini bükecek civarda güreşçi yoktur.Kaan ile Gül birbirlerini delice sevmektedirler.Gül’ün pembe renge karşı aşırı bir obsesyonu vardır.Kaan,babasının katilini araştırmaları sonucunda delice sevdiği Gül’ün babası olduğunu öğrenir.
                Artık; intikam arzusu ve sevdiği kadın arasında bir seçim yapmak zorundadır…

19 Mart 2012 Pazartesi

Para mı?...Ailen mi?...


                         Bir hayat kadınıyla buluşmak için sevinçle odanın önüne gelen Nihat,kapının anormal bir şekilde açık olmasından şüphelenir.Temkinli adımlarla içeri girer ve içi kanlı suyla dolu olan bir küvetin içinde,boğazına kalem saplanmış bir halde hareketsizce yatan hayat kadınını görür.Panikler,ne yapacağını bilemez bir haldeyken arkasındaki temizlik görevlisi bayanın çığlığıyla irkilir.Bayana,durumu izah etmeye çalışır;ama nafile…Bayan,kaçarken elindeki telsiz telefondan polisi arar.Nihat tutuklanır ve gerçek katilin bulunması sonucu serbest bırakılır.Bir-iki gün sonra her şeyin rutine döndüğü bir zamanda,Nihat eve gelir ve küçük kızının bakıcısı olan orta yaşlı bayanın elleri-kolları bağlı bir halde,hırpalanmış bir vaziyette bulur.Küçük kızı kaçırılmıştır.Bir telefon gelir.Bu telefon;otel odasında öldürülen hayat kadınının yanında bulunan 1 milyon dolar paranın akıbetini sorar.
                         Nihat’ın,olmayan 1 milyon dolar parayı bulması ve kızını kurtarması için 24 saatlik bir zamanı vardır…

18 Mart 2012 Pazar

Gizemli Cinayet

                   Çar kılıklı bir genç olan Mercan,kibrinden biriyle konuşurken adeta arşa
bakarcasına yukarıya bakmaktadır.Çevresinde son derece ar ve namuslu kişiliğiyle
tanınan Suat’ın eski nişanlısı Selin,bir gün esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolur.
Polis arabaları bir ihbarı değerlendirmek üzere marşa basarlar.Polisler,çam
ormanlarının içinde tüm arama çabalarının sonucunda kesik ve yanmış,tanınmaz bir
halde bir bayan başı bulurlar.Bugüne kadar hiçbir menfaat ve çıkara ram olmamış
Dedektif Soner,Selin’in kaybolması ve kesik baş arasında bağlantı kurmaya
çalışır.Selin’in ailesi(gerçek katiller) DNA sonuçlarını beklerken,çaresizce sürekli
Rab’be dua edip,Mercan’ı suçlamaktadırlar.Kesik baş,Selin’e ait değildir.Mercan
sorguya alınır ve Selin’le üç aydır görüşmediğini söyler.Ama; Dedektif Soner’in eline
ulaşan son kamera kayıtlarında,Selin’in kaybolduğu gün Suat’la bir pastanede açma
yedikleri görülmektedir.
                  Dedektif Soner,Selin’in ailesinin garajında kanlı bir bez parçası bulur ve
olayı aydınlatır...

17 Mart 2012 Cumartesi

Her güne kısa bir hikaye...

18.03.2012 tarihinden itibaren her gün elimden geldiğince  "Her Güne Kısa Bir Hikaye" başlığı altında

hikayeler yazmaya çalışacağım...Belki de bu hikayeler yazacağınız bir romanın,hikayenin,senaryonun

ana teması oluverir...

iyi akşamlar...

Taso Yapım

BENIM GUZEL KOYUM(MY BEAUTIFULL VILLAGE)


                     Köyde doğup köyde büyümüş olanlar için,hayatının belirli bir evresinden son
ra işsizlik,terör ve çeşitli sebepler sonucu kente göç etmek zorunda kaldıklarında büyükşehire alışmak,kent yaşantısına adapte olmak zor gelir.Bu hikayede köyden-kente göç etmek zorunda kalmış olan bir gencin,köyüne olan özlemi anlatılmaktadır.

                      Let be born in the village grow up ones,one time later the unemployment,Terör and varioureasons in the result they stayed necessary to migrate to the city time,to get used to the city,
It is difficult to get used to.In this story stayed necessary to migrate to the city from the village one youngman,to village is the longing.









TERKEDILEN REPCI(Absurd Siir)

ağır ağır çıkacaksın merdivenleri,bol donuna takılıp düşme diye...
paraya değer vermedik biz hiç,bir sümüklü mendil gibi kenara attık...
dostum olmadı hiç,bir ayıcığı kendime dost bildim...
aradım,aradım,seni kitaplarda aradım...
kendimi tutuşturmak istedim defalarca...
somurdayarak yürüdüm ardıma bakmadan...
küldürüğün üzerine oturdum,tavuklarım çalınmasın diye...
bak be,bak be,bak be...bi kere olsun dönüp bak be...
bi dakka...bakmazsan bende böyle dönüp giderim işte...
uyku girmez oldu gözüme,bak horlamıyorum galan...
yine ben çekip,gittim her tartışmamızın ardından...
pazara gittim aldım oradan bir kilo kuru soğan...
ne yapalım cücüğünü unutmuşum,onuda isteriz sahibinden...
sana kendimi fark ettirebilmek için bombamı yapmalıydım...
yoksa tavuklarla birlikte kümestemi yatmalıydım...
yok,yok,ben gittim sahibinden kümesi sattım...
yinede beni anlamadın sana daha ne diim ben...
bir antikalarım kalmıştı onlarıda sattım işte sahibinden...
bak gör bak şu anda ne haldeyim ben hadi söyle...
ama sen,ama sen,ama sen boş ver ya,sen oynamaya devam et böyle...





ABARTMA ISTERSEN

Bazen abartırız:))) Aslında her zaman abartırız:)))
Sizce de öyle değil mi?...