TASO YAPIM

H O Ş G E L D İ N İ Z...

31 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

        Cenk;"kardeş neyse seninle muhabbet bitmez,bak konuşmaya daldık trafiğide alt-üst ettik.Gideceğim yerede geç kaldım zaten.Akşama işim geç bitmezse eğer,gelir uzun uzun konuşuruz.Aaa bu arada Timur'u ziyarete gidiyorum.Gideceğim yer Timur'un yanıydı,söylemek istediğin bir şey var mı?.Varsa ileteyim".Cengiz;"Cenk,Timur'a çok çok selamlarımı ilet.Kendine çok iyi baksın.Ziyaretine bende gideceğim zaten,İsrail'e gitmeden bir gün öncesi uğrarız demi yanına kardeş.Cenk bak akşama mutlaka bekliyorum geçte olsa.Gecede olsa gel tamam mı?.Hadi sana şimdi iyi yolculuklar" dedi.Cenk'de;"Tamam kardeş,akşama uğramaya çalışırım.Tamam tamam gelirim lan.Şimdi kapatıyorum,gelince her şeyi konuşuruz" dedi ve telefonu kapatıp,gaza bastı.Kolundaki Cengiz'in hediye ettiği saatine baktı.Saat 10:00'ı gösteriyordu.Kendi kendine;"ulan dokuzu çeyrek geçe orada olmam lazımdı,şu işe bak saat on oldu hala varamadık" dedi.Bayrampaşa'ya geldi,metro istasyonunun patlamadan yıkılmış olan enkazını gördü."Ya buralara ne olmuş böyle,baya büyük bir terör saldırısı olmuş galiba" diye mırıldandı.Bombalı saldırıların tüm toplu taşıma araçlarına ve toplama yerlerine gerçekleştirildiğinden haberdar olmadığı için tam olarak saldırıların boyutunu anlayamamıştı.Oysaki bu bombalı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı bir hayli fazlaydı.Emniyet Müdürü çaresizce düşünmeye devam ederken,saat 10:00'ı gösteriyordu.Cep telefonunu kapattığı için ve televizyonu açmadığından patlamalardan haberdar değildi.Siyah takım elbisesini giydi ve evinin kapısını kapatarak,makamına gitmek için dışarı çıktı.Dışarı çıktığı esnada ise bir aydır bozuk olan ev telefonu çalmaya başladı.Arayan yardımcısıydı;ama o evden çıkmış,aracıyla emniyet müdürlüğüne doğru yol almaktaydı.Bilinçli olarak kapattığı cep telefonunu açtı.Telefonunu kapatmasının nedeni;çözüm bulamadığı için yaşanacak olaylardan haberdar olmak istememesiydi.Ama bu yaşanan talihsiz olaylardan kurtulamayacağını oda biliyor,çözüm bulamadığı içinde vicdanen kendini rahatsız hissediyordu.Emniyet müdürlüğü önüne geldi.Emniyet müdürlüğü binasının önünde bir gazeteci ordusu olduğunu gördü.Patlamaların gerçekten yaşandığını gazeteci ordusunu görünce anladı.Gazetecilere fark edilmeden aracıyla binanın arka girişine doğru yöneldi.Orada da aynı manzarayla karşılaştı.Gazeteciler binanın arka kapısında da bir kalabalık oluşturmuş,patlamalar hakkında bir açıklama yapılmasını ısrarla istiyorlardı.Saadettin GENÇ,içeri girmek yerine oradan uzaklaşmayı tercih etti ve aracını sürdü.Bir süre nereye gittiğini bilmeden ilerledi.Etrafta bazı İ.E.T.T otobüslerinin vinçle enkazının kaldırıldığını gördü.Radyoyu açtı,haber programında İstanbul'un hangi bölgelerinde ve patlamanın olduğu hedeflerin nereler ve neler olduğunu dinledi.Derin bir of çekerek radyoyu kapattı.Yaşanan terör saldırılarından geçde olsa yaşanmadan önce haberi olmuş,bir önlem alamadığı için kendini suçlu hissediyordu.Bir vicdani çöküntü içindeyken,yan koltukta duran cep telefonunu açmadı.Bir süre telefon çaldı,çaldı ve sustu.Hemen telefonu aldı ve kapattı.Konuşmaya cesaret edemedi.Yardımcısının söyleyecekleri şeyleri tahmin ediyor ve gerçeklerle yüzleşmek yerine kaçmayı tercih ediyordu.(DEVAMI YARIN)

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Dvm.)

        Kar yağışı olmasına rağmen Belediye iyi çalışmış,yolları temizletmişti.Bir süre ilerledi ve köprüden karşıya geçti.Trafik sıkışıklığı kendini gösterdi.15 dakika boyunca beklemesine rağmen hiç bir ilerleme olmadı.Canı sıkıldı ve arabasında taşıdığı lap-topu açtı ve internetten gazetelere-son dakika haberlerine baktı."İstanbul'da eş zamanlı olarak yaşanan bombalı intihar eylemlerinde bu kez hedef toplu taşıma araçlarıydı.Hasar ve ölü sayısının çok fazla olduğu tahmin ediliyor" yazıyordu.Haberi okuyunca "şaşırmadım" diyerek kendi kendine güldü.Aynı zamanda patlamalar ona Amerika'da geçen Aralık ayında yaşadığı bir olayı hatırlatmıştı.Bombalı saldırı deyince aklına gelmiş,o yüzden gülmüştü.Lap-topunu kapattı ve yanına koydu.Arabasındaki özel olarak modifiye edilmiş müzik sistemini açtı ve Amerika lehine söylenen en sevdiği rap şarkıyı açtı.Sesini biraz verdi.Sigarasını yakıp,trafiğin açılmasını beklemeye başladı.Şarkıya eşlik ediyor,Timur'la beraber geçirdikleri günler,verdikleri konserler ve kızları peşlerinden koşturup,kendileri için kavga ettirdikleri günler geldi aklına.Bir an derin bir of çekti.Şarkı tam bitmek üzereyken trafik açılmaya başladı.Yavaş da olsa ilerliyordu.Hemen sigarasını söndürdü ve müziğe biraz daha ses verip,ilerlemeye başladı."Yüzündeki esrar perdesi,çözen adam çözer herkesi,Rafael bu dünyada şiddetin merkezi,peşini bırakmayacak bu rapin laneti.Asrın felaketiymiş bu,Rafael denilen o.çocuğu,dostu dosta düşman etmiş,buda Amerika'nın evancelist oyunu" diye şarkının son nakaratına eşlik etti."Lanet olası Amerika" diye arabanın içinde sesinin çıktığı kadar bağırdı.Yavaşda olsa arabasıyla ilerleme kaydetmiş,köprünün karşısına geçmişti.Bir süre açılan trafikte ilerledi.Etrafında patlamanın etkisiyle parçalanmış otobüsleri fark etti.Bir İ.E.T.T terminalinin önünden geçiyordu.Oradaki kalabalığı ve kargaşayı gördü.Şaşkın bir ifadeyle baktı ve yoluna devam etti.Çünkü ziyaretine geç kalmıştı zaten.Timur'un ziyareti sanki onun için patlamalardan daha önemliydi.Fatih'e gelmişti zorda olsa,tekrar bir trafik sıkışıklığı yaşanıyordu.Polis otoları,itfaiye araçları ek kuvvet olarak Bayrampaşa Metrosuna gidiyorlar,buda trafik sıkışıklığına yol açıyordu."Ah İstanbul,of,of,offf" diyerekten ellerini arabanın direksiyonuna vurdu sinirli bir tavırla.Telefonu çaldı,telefonun diğer ucundaki arayan eski dostlarından Cengiz'di.Cengiz,Timur ve Cenk ayrılmaz üçlü derlermiş eski sevgilileri onlara.Ama hayat işte hepsini ayırmış,şu anda ise çok az sıklıklarla görüşür olmuşlar.Zaten Timur'da cezaevinde olduğundan sadece ziyaret günlerinde görüşebiliyorlar.Cengiz ise ortağı olduğu ulaslararası bir şirket nedeniyle sürekli yurtdışına gidip geldiğinden görüşmek için zamanları fazla olmuyordu.Telefonu açtı;"hey ahbap sabah sabah hayırdır niye aradın,yok yok daha doğrusu sen beni ararmıydın ya,senin gibi bir dostum olduğunu unutacaktım az kalsın" dedi şakayla karışık kahkaha atarak."Bak sen öylemi düşünüyorsun" diyerek cevap verdi Cengiz."Şaka şaka Cengiz,sende her zamanki gibi alıngansın be dostum.Daha beni tanıyamadın mı?" dedi Cenk.Cengiz;"tanımaz olurmuyum ben sizi,sizi benden iyi tanıyan olabilir mi?,hele Timur'la beraber bir araya geldiğinizde tanıyamacak insan yoktur herhalde".Cenk biraz güldü ve ciddileşerek;"eee kardeş nasıl gidiyor işler,şu an hangi ülkedesin bakalım?.Havalar nasıl orada?.Valla burayı sorarsan şu küresel ısınma muhabbeti nedeniyle karışık,ne olduğu belli değil.Yani bir yağmur yağıyor,bir kafa büyüklüğünde dolu yağıyor.Bir bakıyorsun kar yağar,aradan 10 dakika geçmeden çok sıcak bir güneş çıkar vallaha.İklimler baya bir değişik buralarda".Cengiz biraz güldü ve "kardeş valla şu anda havaları sorarsan,senin dediklerini bende söylerim.Çünkü ben,çünkü ben" diye söyledi.Cenk;"ya adamı çıldırtma.Şu çünkü ben,çünkü ben diye bozuk plak gibi söyleneceğine,söyle artık Cengiz".Cengiz;"tamam tamam.Kızma abi.Cenk çünkü ben şu anda İstanbul'dayım".Cenk;ya beyefendi İstanbul'a geliyor ve bizim haberimiz olmuyor.Gösteririm ben sana".Cengiz;"Cenk daha yeni uçaktan indim.İngiltere'deki iş görüşmem iptal olunca bende hemen İstanbul'a geldim.İlk aradığım kişide sen oldun".Cenk;"demek öyle,hadi öyle olsun bakalım.Eee ne kadar kalacaksın İstanbul'da".Cengiz;"İngiltere'deki iş ziyaretimin programı 4 gün kadar sürmesi planlanmıştı.Bir hafta sonra Tel-Aviv'de bir iş ziyareti var.Yani ingiltere'deki programın iptal olması bana bir hafta tatil yapmamı sağladı.Biraz zarar edeceğiz;ama olsun dostum.Bir hafta İstanbul'dayım,akşama görüşelim.Ben evde olacağım,bekliyorum.Aaa mutlaka gel.Hani şu senin bana anlattığın Amerika olayı vardı ya onu tekrar dinlemek istiyorum".Çok konuştuğu için Cengiz,Cenk'e söz hakkı vermişti.Cenk;"ya sende ne çene varmış be kadın gibi dır dır dır.Allah Allah ya.Ulan bir açtın ağzını,biraz susta bizde konuşalım".Trafik açılmaya başladığı sırada Cenk,telefondaki arkadaşı Cengiz'le konuşmaya daldığı için önündeki araç 70 metre kadar ilerlemiş,bunu arkadaki araçların kornasına basmasıyla fark etmişti.(DEVAMI YARIN)

29 Mayıs 2012 Salı

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Devamı)

        Bayan Haber Spikeri;"şu anda feribot ve vapur iskelesinden sesleniyorum.İstanbulda'ki toplu taşıma araçlarını hedef alan bu hain terör saldırılarında vapurlarda ve feribotlarda seyahat eden sayısı henüz belli olmayan bir çok masum insanımız patlamalarda hayatına kaybetmiş,şu anda görüntülerde de gördüğünüz gibi iskele alev alev yanmakta,suda yanan vapurlarda ise dalgıçlar ve kurtarma ekipleri çalışmaktalar.Yetkililer,patlamanın gerçekleştiği bölgeleri kordon altına almış,yetkisiz hiç bir kimseyi bölgeye yaklaştırmamaktalar.Yakınlarına telefonla ulaşamayan insanlarsa panik içinde beklemekteler".Tv ekranı kareler halinde bölünmüş,patlamaların yaşandığı bazı bölgelerdeki görüntüleri insanlara sunmaktalar."Sözü İstanbulda'ki patlamaların yaşandığı İ.E.T.T otobüs garlarındaki ve hareket halindeki otobüslerin görüntülerini çeken arkadaşım Sonay'a bırakıyorum.Gelişmelerden haber edeceğim" dedi ve Sonay adlı 18-19 yaşlarında ki bayan spiker konuşmaya başladı;"şuan da gördüğümüz manzara gerçekten çok ürkütücü" dedi ve çekim yaptığı araca biraz yavaşlamasını istedi."Evet sevgili izleyiciler,hain terör yine kan döktü.Teröre lanet olsun.Cesetler parçalanmış ve etrafa dağılmış,otobüsten eser kalmamış,polis otobüsün etrafını kordona almış çalışmalarını sürdürmekte".Ana yayın spikeri;"Sonay,polis bu patlamalar hakkında ve yaralı-ölü sayısı hakkında bir açıklama yaptı mı?" diye sözünü kesti.Sonay;"polis şu anda suskunluğunu koruyor.Daha henüz bir açıklama yapmadılar".Şöföre devam etmesini söyledi.Bir süre araç ilerledi.Patlamanın olduğu bölgelerden haber yaptı.Hep aynı şeyler,çok üzücü bir olay gerçekten."Yetkililerden ilerleyen saatlerde açıklama bekliyoruz" dedi ve "hepimize gerçekten çok geçmiş olsun.Teröre lanet..." diyerek "ilerleyen saatlerde her türlü gelişmeyi sizlere aktaracağız" dedi ve sözü ana yayın spikerine bıraktı.Ana yayın spikeri de tekrar tekrar patlamanın yaşandığı bölgelerde ki görüntüleri yayınlamaya devam etti.Banyodan çıkmış lavabonun karşısına geçmiş sakal traşı oluyordu.Genellikle sakallarını ince bir şekilde çevirirdi.Saatine baktı ve apar topar giyinmeye başladı.Saat:07:45'i gösteriyordu.Ziyareti 09:15'de olmasına rağmen İstanbul trafiği,gideceği yer ve olumsuz hava şartları sebebiyle acele ediyordu.Tabiki dışarıda yaşanan bombalı eylemlerden haberi yoktu.Rap müzikle ilgilendiği için ve zamanında arkadaşı Timur'la birlikte bir rap grubu kurup albüm yapmışlardı.Giyim tarzı bol pantolon ve badiler giyerdi.Zaten o kadarda giysiye önem vermediği için giyinmesi beş dakika ya sürdü ya sürmedi.Kendini hemen dışarı attı.Arkadaşı Timur'un hediyesi olan Porsche marka arabasını çalıştırdı ve caddeye çıktı.Gideceği yer,biraz oturduğu muhite uzaktı.Kendisi Kadıköy'de oturuyor,arkadaşı Timur ise Bayrampaşa Metris Cezaevinde yatıyordu.(DEVAMI YARIN)

28 Mayıs 2012 Pazartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4 Devam)

        Mit Müsteşarı Adnan KANDIR;"Saadettin Bey,uluslararası bir istihbarat şu an elimize geçti.Avrupa ve Türkiye'nin bazı bölgelerinde intihar komandolarının kanlı eylem hazırlığı içinde oldukları güvenilir bir kaynaktan haberini aldık.İvedi bir şekilde halkı panikletmeden önlem almalısınız.Özellikle toplu taşıma araçlarını acele bir şekilde tahliye etmelisiniz" dedi.Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ;"sayın Adnan Bey,olumsuz hava koşulları nedeniyle belediye ve metoroloji dün uyarıda bulunarak halkı toplu taşıma araçlarını kullanmaları konusunda uyarıda bulundu.Trafik ve İ.E.T.T genel müdürlüklerinden aldığımız haberlere göre şu saatlerde yoğun bir topluluk toplu taşıma araçlarını kullanmakta.Hatta ek seferler düzenlenmekte.Tahminim,İstanbul halkının % 50'si toplu taşıma araçlarını kullanmakta.İvedi bir şekilde nasıl tahliye edebilirim ki?".Mit Müsteşarı Adnan KANDIR;"bilmiyorum Saadettin Bey.O çözümü bulmak sizin işiniz.Ben size gelen istihbaratı verdim.Gerisi artık size kalmış;ama ivedi bir şekilde çözüm bulmadığınız takdirde İstanbul kan gölüne dönecek.Bundan da emin olun!".Emniyet Müdürü Saadettin GENÇ;"tamam Adnan Bey.Yardımınız için teşekkür ederim" dedi ve telefonu kapattı.Yarım kalan kahvaltısına devam etmedi.Çünkü iştahı aldığı haberle kaçmış,bir sigara yakarak 5. kattaki dairesinin camından kar yağışını,trafiği ve insanları bir süre izledi."Bir çözüm bulmalıyım.Nasıl kısa sürede bu kadar insanı uyarabilirim.Uyarabilsemde tahliye edilmesi ne kadar zamanı bulurdu" diye çaresizce düşünmeye başladı.Emniyet Müdürü Saadettin Genç,çaresizce düşünürken Afganistan'da biri saatine baktı ve saat Türkiye saatine göre 07:45'i gösteriyordu.Bu kişi yer altındaki lüks sığınağında lap-topunu açtı ve özel bir programın içindeki listeden İstanbul'u tıkladı.Bu programdaki listede İstanbul ve Avrupa'da ki bir çok ülkenin önemli şehir merkezlerinin ismi vardı.Enter tuşuna bastı ve bilgisayarın monitöründe 30'dan aşağı sayan imleç belirdi.30...25...10...3...2...1... ve...Aynı anda bir çok metro istasyonları ve hareket halindeki metrolarda,İ.E.T.T otobüslerinde ve garajlarında,feribot ve vapurlarda eş zamanlı kan kokan patlamalar meydana geldi.Halk panik halinde sağa-sola kaçışıyor,patlamaların haberini duyan gazeteciler ve Tv kanalları olayların meydana geldiği yerlere gidiyorlar,polis otolarından duyulan siren sesleri,ambulansların sireni ve itfaiyelerin siren sesleri birbirine karışmış,halkın bağırış-çağırışları büyük bir panik-kaos ve gürültüye sebep olmuştu.Olay yerlerine gelen gazeteciler ve muhabirler olayları bir bir halka aktarmaktalar.Bir Tv haber spikeri;"bu son derece insanlık açısından korkunç bir olay.Gördüğüm manzara karşısında şoktayım sayın seyirciler.Ben şu anda patlamanın gerçekleştiği bir istasyondan haber yapıyorum,daha doğrusu ben istasyonun üzerindeyim.Harabeye dönmüş,yıkılmış.Bu enkazın altında kimbilir ne kadar masum insanımızın cansız bedeni yatıyor.Akut şu an çalışmalara başladı.Bombanın etkisiyle yıkılan istasyondan kurtulan olması bir mucize olur.Patlamanın olduğu diğer istasyonlarda da sivil savunma,itfaiye,Akut,enkaz altında kalan cesetlere ve eğer varsa yaralılara ulaşmak için çalışmaktalar.Gelişmelerden haber edilecektir" dedi.Bir başka Tv kanalında ise sarışın kadın spiker;(DEVAMI YARIN)

27 Mayıs 2012 Pazar

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-4)

TARİH:28.02.2007
SAAT:08:00
YER:İstanbul

        Kurmuş olduğu çalar saat tam 06:35 geçe çalmaya başladı.Arkadaşlarıyla o gece geç saatlere kadar Taksim'de bir gece kulübünde eğlendikleri için ve uykusu bayağı bir ağır olduğundan yatağının kenarında duran saati yarım saat ileri alarak tam 07:00'ı gösterecek şekilde tekrar kurdu.Küresel ısınma etkisini Türkiye'de göstermeye başladığı günden beri Türkiye'nin her bölgesinde farklı durumlar meydana geliyordu.Örneğin;Ankara'da sıcak hava mevsim normallerinin üzerinde seyrederken,İstanbul'da ise bunun tam tersi yaşanıyordu.Sabah saat:05:00 gibi yağmur yağmaya başlamış,aradan yarım saat geçtiğinde ise elma büyüklüğünde dolu yağmış,şimdi şu saatlerde ise çok soğuk bir havayla beraber kar yağmaktaydı.Tüm bu olumsuz hava koşullarına rağmen ve metorolojiyle beraber Büyükşehir Belediye Başkanı Bahri SÖNMEZER halkı don olaylarına karşı uyarıp,özel vasıta yerine toplu taşıma araçlarının kullanılması için uyarıda bulunsa da halkın % 50'si yani eğitimsiz olan kesim ise bu uyarıyı kaideye bile almayıp,işe gitmek için kendini aracıyla sokağa atmıştı.Kurduğu çalar saat artık 07:00'ı gösteriyordu ve alarmı çalmaya başladı.Yatmış olduğu yataktan fırlayarak saate baktı.Alarmı kapatıp,duş almak için banyoya girdi.Duş alırken,İstanbul'da olumsuz olaylar meydana geliyordu.Belediye Başkanı'nın uyarısını dikkate alan halkın %50'si toplu taşıma araçlarına akın etmiş,buda bir yoğunluk oluşturmuştu.İ.E.T.T,metro ve diğer toplu taşıma araçları sabahın bu saatinde ek seferler koyarak yolcu taşımaya başlamışlardı.Emniyet Genel Müdürü Saadettin GENÇ'in cep telefonu çaldı,arayan Mit Müsteşarı Adnan KANDIR'dı."Saadettin Bey,ivedi gizli hatta geçiniz" dedi.Emniyet Müdürü;"bir saniye geçiyorum" diyerek,telefonun gizlilik için tasarlanmış özel düğmesine bastı.Mit Müsteşarı Adnan KANDIR hararetle konuşmaya başladı.(DEVAMI YARIN)

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-3 Devam)

         Karşıdan kahkahalar atarak ince sesli bir kadın;"ooo sayın başbakanım hatları karıştırdınız galiba,siz bizi ararmıydınız.Tamam anladım,anladım.Bir aydır eşiniz Mrs. Susanna yanınızdaydı.Dün İngiltere'ye ailesini ziyarete gitti ve sizde bunu fırsat bilip,kaçamak yapmak istediniz.Bu şekilde bir şaka,inanılmaz şakacısınız Başkan John Kemal.İnanılmaz.Amerika Başbakanı Rafael bizde yedik ya bu numarayı sayın başkan".Bir süre güldükten sonra John Kemal'in konuşması için bekledi ama John Kemal olayın şoku üzerinde olacaktı ki susmayı tercih etti.Telefonun ucundaki kadın tekrar konuşmaya başladı;"John Bey sizin konuşmaya niyetiniz yok anlaşıldı lafı uzatmak istemiyorsunuz,her zaman ki gibi sabırsızsınız.O zaman lafı fazla uzatmayacağım.Sayın Başkan,geçen gönderdiğim şu Türk kızı vardı ya hani kumral,yeşil gözlü olan onu size maalesef gönderemiyorum.Şu an kız Amerika'da,savunma bakanı Lucy'le beraber.Ama elimde şu an 25 yaşlarında bakire,sarışın,mavi gözlü bir Türk kızı var.Tam size göre John Bey.Emin olun geçenki gibi bundanda memnun kalacaksınız" dedi ve John Kemal'in cevabını bekleyerek sustu.John Kemal gayet sakin bir şekilde;ben seni ilerleyen saatlerde tekrar arayacağım" diyerek telefonu kapattı.John Kemal kızgın bir şekilde masasından fırlayarak yardımcısı Yahya SERT'in çalışma odasına doğru yöneldi.Kapıyı sert bir darbeyle açtı ve içeri girdi.Yahya SERT,deri döşemeli koltuğa oturmuş kokain çekiyor ve aynı zamanda da duvarda asılı duran Atatürk tablosuna bir şeyler söylüyordu.Yahya SERT;"Yaa Atatürk ha ha haa :)).Senin şu geri kafalı gariban halkın hiç top tüfeğe gerek kalmadan,Avrupa sevdasına vatanını sattı.On binlerce Ermeni'nin kanı yerde kalmadı" diyerek elindeki viski şişesini tabloya doğru fırlattı.Yahya SERT,içeri giren John Kemal'i fark etmemişti bile.Zaten burnunun ucunu da zor görüyordu aldığı alkolün ve kokainin etkisiyle.John Kemal,Yahya SERT'in yanına yaklaştı ve "bu içki ve kokain bir gün ikimizinde sonunu getirecek" diye gür bir ses tonuyla söyledi.Arkasından gelen sesi duyunca Yahya SERT hemen koltuktan kalktı ve John Kemal'e doğru döndü.John Kemal;"bak Yahya bu sana son uyarım.İş esnasında bundan sonra uyuşturucu kullanmanı istemiyorum.Yahya seni sevmesem inanki seni şimdi hemen buradan kovardım.Buna emin ol dostum".Yahya SERT,John Kemal'e sarıldı ve "söz veriyorum John,bundan sonra çalışma yaptığımız zamanlarda uyuşturucu almayacağım.Bizi bu kokain batağına sokan o Türk'ü her yerde arattırıyorum;ama sanki yer yarıldı içine girdi lanet olası pislik herif".John Kemal;"pislik herifler" dedi ve konuyu kapattı.Yahya SERT'i oda da bırakarak dinlenmek için odasına çıktı.Saate baktı.Saat bir hayli geç olmuştu.ABD Başbakanı Rafael'i yarın ararım diye düşündü ve yatağa uzandı.Yahya SERT ise çalışma odasında deri döşemeli koltukta çoktan sızmıştı.(YARIN İTİRAF-4)  

25 Mayıs 2012 Cuma

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-3)

YIL:26.02.2007
SAAT:19:00
YER:Çankaya Köşkü(ANKARA)

         Mecliste yaşanan hararetli oylamadan sonra Başbakan John Kemal Çankaya Köşkü'nde bir davet veriyordu.Davete Amerika'dan ve Türkiye'den de bir çok siyasi isim katılmıştı.Şampanyalar patlatılıp,Türkiye şerefine kadehler tokuşturuluyordu.Başbakan John Kemal köşkün dekorasyonunu tamamen değiştirmiş,hatta Türk bayrağının yanına büyük bir Amerikan bayrağı çekmişti.Davet,gecenin ilerleyen vakitlerine kadar sürmüştü.Saat 01:00 gibi ziyaretçiler teker teker köşkü terk etmeye başladılar.Başbakan John Kemal köşkteki odasına girip,deri döşemeli koltuğuna oturur ve ayaklarını üzerinde Türk bayrağı olan masaya uzatır.Havana pürosunu yakar ve düşüncelere dalar.Kısa bir zaman sonra kapı tıkladı.İçeri Başbakan Yardımcısı Ve Sözcüsü,aslen Ermeni ama kendini halka Türk olarak tanıtmış Yahya SERT girdi.John Kemal;"ziyaretçilerin hepsi gittimi?" diye sordu.Yahya SERT;"gittiler Başkan John" diye cevap verdi.John Kemal;"Amerika Başbakanı sayın Rafael WANDY daha aramadı.Senin bir haberin var mı?.Bugünkü oylama hakkında bilgi istemişti,bir arayıp söylesek.Bu saat de uyumamıştır herhalde?".Yahya SERT;"ne uyuması Başkan,şu anda kimbilir hangi hatunla beraber felekten bir gece geçiriyor" diye pis pis gülerek cevap verdi.John Kemal;"Bırak zevzekliği lanet olası ukala herif.Boş boş konuşacağına bir an önce arada daha fazla bekletmeden müjdeli haberi verelim sevgili başkanımıza".Yahya SERT cebindeki siyah kaplı not defterini çıkarttı ve özel hattan Amerika Başbakanı Rafael WANDY'nin özel olan telefonunun numarasını çevirmeye başladı.Yahya SERT;"Mr. John,başkanın telefonu çalıyor efendim".John Kemal;"telefonu hemen bana getir Yahya".Yahya SERT;"buyrun John".John Kemal,telefonu yardımcısı Yahya SERT'in elinden aldı ve yarıya kadar içtiği havana purosunu viski dolu olan bardağının içinde söndürdü.Telefon beş defa çaldıktan sonra karşı taraf açtı.John Kemal,karşı taraftan daha ses gelmeden kendini "alo Türkiye Başbakanı John Kemal,sayın Başbakan Rafael gecenin bu saatinde rahatsızlık verdiğim için özür dileyerek müjdeli haberimi duyunca çok sevineceksiniz" diyerek karşı tarafın cevabını bekleyerek sustu.(DEVAMI YARIN) 

24 Mayıs 2012 Perşembe

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-2 Devam)

      John Kemal; "Sevgili arkadaşlarım ikinci sorunumuz ise medeniyetler çatışması.Türkiye müslüman bir ülkedir;ama sayemizde medeni bir ülkedir".Tekrar muhalif milletvekillerinin meclisi inleten sesleri duyuldu."Bütün bunlar Atatürk'ün sayesinde olmuştur,Amerika'nın değil.Sizi saygıya davet ediyoruz Başkan" diye seslendi ülkücü bir milletvekili.Sayıları az olmasına rağmen sesleri gür ve sert çıkıyordu.Söz tekrar John Kemal'in di;"arkadaşlar yanlış anlaşıldım ben sayemizde derken Türk milletinden bahsettim.Arkadaşlar boşa tartışmamıza gerek yok.Bu sorunlardan bir an önce kurtulmamız gerekiyor.Şimdi tekrar konumuza dönelim.Türkiye,doğu ve batıyı birbirine bağlayan bir köprü ülkedir.İslam ülkeleri hepsi birleşti.Aynı şekilde Hristiyan ülkelerde bir birleşme içindeler.Her an çok büyük bir medeniyetler savaşı çıkabilir.Türkiye'nin bu savaştaki konumu ve çıkarları çok önemli.Açık konuşmak gerekirse arkadaşlar Türkiye bu savaşa İslamcı kimliğiyle katılırsa kaybeder.Hristiyan ülkelerin tarafında da savaşa girmesi mümkün değil.Çünkü müslüman halk bunu kabul etmez.Eğer savaşa girmediği takdirde ise yine kaybeder.Çünkü coğrafi açıdan köprü konumda olduğu için elbet ciddi zararlar görür.Bu durumda yapmamız gereken şu arkadaşlar" diyerek gülmeye başladı ve bir dakika kadar dinlendikten sonra konuşmasına devam etti."Amerika küresel ısınmanın etkisiyle bir bölümü sular altında kalacak.Kısa zamanda yaşanılması beklenen bu talihsiz olay nedeniyle özellikle sahil bölgelerinde binaların tahliye edilmesi gerekiyor.Yerleşim bölgesi kalmadığı için ABD bu insanları yerleştirecek bir bölge bulamıyor.Bu insanlar ise Amerika'nın ileri gelenleri.Yani zengin,söz sahibi insanlar.İngiltere ve Avrupa'nın bir çok ülkesinden yardım için ABD'ye teklif gelsede,Amerika vatandaşını göndermek istemedi.Çünkü İngiltere ve Avrupa'da medeniyetler çatışması ve küresel ısınma söz konusu.Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yıllardır süren terör nedeniyle hiç bir yatırım yapılmadı.Huzur olmayan ve güvensiz bir bölge olarak kaldı buralar.Bu bölgelerde hem karışıklığın önlenmesi hem Türkiye'nin medeniyetler çatışmasından yara almadan kurtulması hem de küresel ısınmanın bir an önce çözümlerinin bulunması açısından geçici olarak Amerika'da ki bu masum insanların G.Doğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine tahliye edilmesini onaylıyorum" dedi ve sözünü bitirir bitirmez.Meclis Başkanı Mustafa Rasim;"kabul edenler,etmeyenler" diye oylama yaptı ve oy çoğunluğuyla "evet kabul edilmiştir" dedi ve "oturum kapanmıştır" diyerek sözünü bitirdi.Ülkücü milletvekilleri bağırdılar,çağırdılar;ama nafile...                  (YARIN İTİRAF-3)

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Türkiye Üzerinde Oynanan Oyunlar(İTİRAF-2)

YIL:26.02.2007
SAAT:14:00
YER:T.B.M.M(Ankara)

           Ankara'da hava sıcaklığı mevsim normallerinin çok üstünde 35 derece olarak ölçülmüş,halk panik havasında küresel ısınmanın yılın 2. ayında Ankara'da ki olumsuz etkisini tartışıyorlardı.O saatlerde ise T.B.M.M'de de milletvekilleri arasında gergin anlar yaşanıyordu.Radikal islamcı olan başbakan suikasta kurban gittikten sonra hükümet düşmüş ve acil seçim yapılmış.Yeni hükümet ise ABD sempatizanı ve Hristiyan John Kemal hükümeti olduktan sonra sık sık bu tartışmalar T.B.M.M gündeminde yaşanır olmaktaydı.Meclisde bugün yaşanan gergin tartışmanın konusu ise;"Küresel Isınma ve Medeniyetler Çatışması".Başbakan John Kemal;"Sayın arkadaşlar.Türkiye küresel ısınmanın olumsuz etkilerini yaşamakta,bunu hepimiz görüyoruz.Dünyada da bir çok ülke bu sorunla karşı karşıya.Avrupa'da bir çok ülke sular altında kalmak üzere.Buna bir an önce bir çözüm bulmamız gerek.Benim bir önerim olacak arkadaşlar" dedi ve önündeki bardaktan bir yudum su içti.Tekrar konuşmaya devam etti."Süper güç olarak dünyaya kendini kanıtlamış ABD bile küresel ısınmanın etkisinde kalmış ve çaresizce çözüm yolları aramaktadır.Bu devlet,yani Amerika yıllarca bize yardım etmiş,destek çıkmış,müttefikimiz olan bir ülkedir".Muhalefet olan;ama mecliste koltuk sayısı çok az olan ülkücü milletvekilleri hep bir ağızdan;"Türkiye'yi,Amerika'nın oyuncağı yapamayacaksınız!" diye seslerinin çıktığı kadar bağırdılar.Meclis başkanı İsrail asıllı olup,kendini Türk vatandaşı olarak tanıtan Mustafa RASİM,milletvekillerini susması için sayın başbakanın konuşmasından sonra söz hakkı tanınacağını söyleyerek uyarıda bulundu ve tekrar söz Başbakan John Kemal'deydi.Teşekkür ederek tekrar konuşmaya başladı;(DEVAMI YARIN) 
          

22 Mayıs 2012 Salı

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1 Devam)

              Yoldaki karı temizledikleri için ve sabah saatleri olduğu için işe gidenler,okul servisleri trafiği biraz yoğun bir hale getirmişti.Ağır ağır ilerleyen trafik biraz olsun açıldığı sırada kırmızı ışık yandı ve beklemeye başladım.Yanımda bir polis otosu durdu."Aman Tanrım!...Şansa bak" dedim kendi kendime.Hiç panik yapmaksızın beklemeye başladım.Telsizden bir çağrı geldi.Cam kapalı olmasına rağmen telsizden geçen anons şu an içinde olduğum araba ile alakalıydı.Nihayet yeşil ışık yandı ve ben önü açık olan yoldan son sürat ilerlemeye başladım.Polisleri tam atlattığımı düşünüyordum ki.Peşimden hızlı bir şekilde sirenleri açık polis otosunu fark ettim.Gaz pedalına sonuna kadar basmama rağmen 1988 model külüstür arabının motoru ses çıkartmaya başladı.Polis otosu her geçen saniye dahada yaklaşmaya başlamıştı.Artık kaderime bıraktığım esnada çok ilginç bir olay oldu.2 kilometre ileride kapanmakta olan bir köprü vardı.Bu benim son kurtuluş şansımdı.Polisleri atlatıp,bu lanet olası arabadan kurtulmam gerekti.Köprüye 500 metre kalmıştı.Polis otosu ise bana 1 kilometre yaklaşmış ve ben köprüden külüstür arabayla bir uçuş gerçekleştirerek kapanmakta olan köprünün zorda olsa karşısına geçmeyi başardım.Geriye baktığımda ise polis otosunun da peşimden köprüden atladığını;ama o zavallıların başarılı olamayıp denize çakıldığını gördüm.Arabadan indim,bir kilometre kadar ileride Washington Havaalanı vardı.Artık o külüstür arabaya ihtiyacım kalmamıştı.Yalnız havaalanında uçağa nasıl binecektim?.Her yerde aranan sözde azılı bir teröristtim.Hem havaalanına doğru koşuyor hem de bunları düşünürken aklıma bir fikir geldi.Havaalanında uçakta bagaj dolumu yapılırken,ben kimselere çaktırmadan uçağın bagajına binecek,böylece ülkeme dönecektim.Allah'ın hikmeti ya işte;bunu zorda olsa başardım ve şu an Türkiye'de sizlerle bu son derece gizli olan bu olayı paylaşıyorum.(YARIN İTİRAF-2 KAÇIRMAYIN!)  

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1 Devamı)

         Korkudan dona kaldığım yerden kaçtım.Mahsenden dışarı çıktım ve yolun karşısındaki metro istasyonuna doğru koşmaya başladım.Yolda kar olduğu için hiç bir araç yoktu.Metro istasyonuna indim ve ilk gelen metroya binerek kalacağım otelin yanındaki ilk durakta indim.Biraz yürüdükten sonra otele geldim.Anahtarı alıp,odanın kapısını açtım ve yerde duran siyah bir zarf fark ettim.Işığı açıp,zarfın kimden geldiğine baktım.Üzerinde hiç bir şey yazmıyordu.Hemen içini açtım,içinden siyah bir kağıt çıktı ve "sırrımızı bilen ölür" yazıyordu.Kendime bir içki aldım ve biraz olsun sakinleşmeye çalışıp,düşünmeye başladım.Bir iş toplantısı için geldiğim bu ülkede neler gelmişti başıma.Televizyonu açıp,zaplamaya başladım.Uykumda vardı;ama güneş de doğmak üzereydi.Birde o kadar yaşadığım kötü olay karşısında uyumak yanlış olurdu.Çünkü her an basılabilirdim.Bir belgesel programı buldum ve izlemeye başladım.Son dakika haberi diye belgesel programı kesildi."Beyaz Saray'da bomba patladı;2 ölü,20 yaralı,bombanın sabaha karşı patlaması olası bir faciayı önledi.Başkan Rafael,İngiltere ziyaretindeyken böyle bir olayın yaşanması hem üzücü hem de sevindirici bir olay" dedi zenci-şişman spiker.Başka bir kanala geçtim,orada da aynı haberler vardı."Ama o da ne!.Benim fotoğrafım"...Kadın spiker;"Bombacı terörist Türk aranıyor!" diye flaş haber geçiyor.Elimdeki bardağı yere fırlatarak;"lanet olsun bu nasıl bir bela!" dedim ve apar topar otelden dışarı çıktım.Resepsiyonist; "beyefendi iki günlük ücreti ödemediniz" diyerek peşimden koşsada,ben olayların etkisiyle buna pek kulak asmadım.Bir süre koştuktan sonra,sonu caddeye çıkan bir sokağa girdim.İşe gitmek için aracının son kontrollerini yapan 45'li yaşlarda bir kadına rastladım.15 kilometre uzaklıktaki Washington havaalanına gitmek istediğimi söyledim.Bana verdiği cevap;"banane pis sarhoş,canın cehenneme" olunca,çok sinirlendim ve kadına bir tokat atarak çalışmakta olan arabayı alarak sokaktan caddeye çıktım.Kadıncağızı sorarsanız o tokatın etkisiyle bayılmış olacakki yerinden kalkamadı.(DEVAMI YARIN)

20 Mayıs 2012 Pazar

Türkiye'ye Oynanan Oyunlar(İTİRAF-1)

SENE:13.12.2006
SAAT:02:30
YER:Washington DC.(USA)

            Amerika son yüzyılın en sert kışını geçiriyordu.Küresel ısınma etkisini diğer ülkelerde olduğu gibi kendini süper güç olarak gösteren bu ülkede de gösteriyordu.Kar gün boyunca yağmış;ama gece yarısı etkisini azaltmıştı.Saat:02:30 civarında bu soğuk başkentte son derece gizemli bir olay gerçekleşiyordu.Siyah giyimli(sanırım bu onların dini kostümleri) bir grup insan eski bir mahsenin,yerin bir kilometre altındaki özel bölümünde dini tören(ayin) gerçekleştiriyorlardı.Bu tören yalnız çok farklıydı,içeriği üç semavi dinle alakasızdı.Kafamda soru işaretleri oluştu.Bunlar kimdi?.İnandıkları şey neydi?.Merak ederek biraz daha izlemeye başladım.Salonun tam ortasına yöneldiler ve iri cüsseli olan(galiba ayini yönetecek olanı yada liderleri) elindeki asa ile yerde çizilmiş olan büyük pentegramı gösterdi.Pentagramın bir metre gerisinde daire şeklinde sıralandılar.İri cüsseli,yüzünde keçi maskesi olanı pentagramın etrafındaki mumları yaktı ve tam yıldızın orta kısmına içinde kırmızı sıvı olan bir kap bıraktı(kandı galiba).Dairenin gerisinde bekleyenlerden birisi koşarak iri cüsseli olana bir kılıç uzattı ve hemen koşarak yerine döndü.Merakla beklemeye başladım.Uzaktan izlediğim için seslerini duyamıyordum.İri cüsseli sol elindeki kılıcın ucunu dairenin hemen dışındaki yere değdirdi.Sağ elindeki asayı ise havaya kaldırarak bir şeyler söylemeye başladı ve dairenin gerisinde olanlarda dairenin etrafında dönerek eşlik ettiler.Ne söylediklerini anlamak için biraz yaklaşmak istesemde bu imkansız gibi gözüküyordu.Bir kat aşağıya inmem fark edilip yakalanmama sebep olabilirdi.Buda benim sonum olurdu.Ayin on dakika kadar bu şekilde devam ettikten sonra çok korkunç bir şey oldu.Pentagramın ortasındaki kan dolu kaptan siyah giyimli,ateşten şekil almış bir yaratık belirdi.Bu Şeytan'dı sanırım.Bu insanlar şeytana tapıyorlardı,bu nasıl bir zihniyetti.İri cüsseli adama bir şeyler söyledi ve o anda hepsi birden tavandaki saklandığım yere baktılar.Artık fark edilmiştim...(DEVAMI YARIN)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Evdeki Sır

        Lise son sınıfa Kaan isimli yakışıklı bir genç gelir.Kaan'ın ilk günden okulda popülaritesi tavan yapar.Sınıfta Ada isimli bir kızla oturur.Aralarında yakınlaşma olur.Psikoloji dersinde birbirlerine bakıp,hayallere dalarlar.Kendilerini delice seviştikleri hayaline kapılırlar.Kaan,tenefüste tuvaleti ararken yanına biri gelir ve hızla yangın merdivenlerine doğru çıkartır.Gizemli Şahıs,Kaan'ın camdan kafasını çıkartıp biraz uzaktaki gizemli bir evi gösterir."Orayı tanıyıp,tanımadığını" sorar ve bazı esrarengiz sözler söyledikten sonra hızla yanından uzaklaşır.Kaan,ilerleyen zamanlarda esrarengiz şahısın yıllar önce Ada'nın babası tarafından anne ve babasıyla birlikte katliama kurban giden abisidir.Aslında Kaan'ın yangın merdivenlerine doğru giderken yanında hiç kimsenin olmadığını,kendi kendine konuştuğu içinde kendisine şaşkınlıkla insanların baktığını görürüz.Kaan'la,Ada sinema salonunda delice sevişirler.Kaan'la,Ada esrarengiz eve doğru yürürlerken Kaan esrarengiz şahısı yine görür.Kaan,bir anda değişir ve Ada'yı ayaklarından bir ağaca asar.Esrarengiz Şahısın peşinden,esrarengiz eve girer.O evde annesi-babası ve kardeşinin,Ada'nın babası tarafından vahşice katledildiğini öğrenir.Ada'nın babasıda polisten kaçarken vurularak öldürülmüştür.Kaan'ın annesinin kesilmiş bacağı görülmediği için ruhu huzur bulmadığından bu gizemli olaylar yaşanmıştır.Kaan,Ada'nın babasının yaptığı suçu Ada'ya yüklemez ve onu bağlı olduğu iplerden kurtarır.Öncesinde annesinin bacağını gömer. 

18 Mayıs 2012 Cuma

Metroda Canlı Bomba!

         Kar maskeli bazı şahıslar,metro istasyonunda belirirler.Polis,bir ihbar telefonu alır ve metroda canlı bomba eylemi olacağını öğrenir.Hemen olay mahaline ekipler yönlendirilir.Metroda acil durum alarmı zili çalar.Metro istasyonu hızla boşaltılır;ama çok kalabalık olduğundan izdiham yaşanır.Saat 14:00’ı gösterir ve metronun çeşitli yerlerine dağılmış olan canlı bombalar üzerlerindeki bombaları aktif konuma getirmek suretiyle patlatırlar.Metro istasyonu kan gölüne döner.Ölenlerin içerisinde Emniyet şube müdürü İhsan’ın eşi ve küçük kızı da vardır.Çılgına dönen İhsan,hain eylemi gerçekleştiren örgütün kökünü kazımaya ant içer.

17 Mayıs 2012 Perşembe

Kaza Yapan Züppe Gencin Tavrı

       Zengin züppesi şımarık bir genç olan Berk,babasının kendisine aldığı son model spor arabayla gezmeye çıkar.Gereksiz yere gaza yüklenir ve araba haddinden fazla hızlanır.Karşısına çıkan bir anneyle,küçük kızına hızla çarpıp kaçar.Anne,aracın altında feci şekilde ezilir.Etrafa parçalanmış et parçaları saçılır.Küçük kız(Buse) artık büyümüş ve genç bir kız olmuştur.Ölümün eşiğinden dönen Buse,aylarca bitkisel hayatta kalmış,bir bacağını kaybetmiş ve proteze mahkum kalmıştır.Yıllarca çektiği ezaya rağmen,onu bu duruma düşüren Berk şımarıklıklarına devam etmiştir.
       Bir gün kader;Berk’le,Buse’nin yollarını kesiştirir.Berk,bir kaza yapmıştır ve Buse,kaza mahalinden geçen tek kişidir.Buse,yardım ederken elinin üzerindeki dövmeden Berk’i tanır.Buse’nin tavrı nasıl olacaktır?…

16 Mayıs 2012 Çarşamba

Kötü Palyaço

       Her yaş ve cinsten çocuklar,öğretmen Banu’nun gözetimi altında oyun oynamaktadırlar.Kapı zili çalar,gelen palyaçodur.Palyaço,bir süre çocukları eğlendirip güldürür.Eldivenlerini ve peruğunu çıkartır.Oyuncak ayının içerisinden bir ustura çıkartır.Kız çocuklarını rehin alıp kaçar.Kaçarken maskesini çıkartır ve aynada yansıyan yüzünü Banu görür.Banu,hemen polise haber verir.Kaçmakta olan kötü şahsın peşine düşer;ama kötü şahıs bir süre sonra izini kaybettirir.
       Banu,polise verdiği ifadede şahsı gördüğü halde görmediğini söyler.Bunun sebebi nedir?…Kötü şahıs,çocukları neden kaçırmış olabilir?…Sadece kız çocuklarını kaçırmasında ki amaç nedir?…Banu,kötü şahsın izini bulup çocukları kurtarabilecek midir?…

15 Mayıs 2012 Salı

Miralayın İlgisini Çeken Karekterli Asker

                       Özgürlüğüne düşkün bir genç olan Sertu,hiçbir işte dikiş tutturamaz.Son işi olan güvenlik işinde tam bu işi tutturdu dediğimiz bir anda güvenlik amiriyle tartışır ve kavga edip işten ayrılır.Askere gider ve orada da rahat durmaz.Miralayın makamına kadar çıkartılır.Miralay,Sertu’ya alay itlerinin pisliklerini temizleme cezası verdirtir.Sertu,emre itaatsizlik eder ve disko cezasıyla birlikte askerliği de uzar.Ama Sertu yine de aynı emir verildiğinde yerine getirmez.Sertu’nun,kararlarından dönmeyip bedeli ne olursa olsun sebat etmesi Miralayın ilgisini çeker ve Sertu’yu postası yapar.Miralay,Sertu’yla yakından ilgilenir.Beraber satranç oynarlar ve çoğu kez sonradan öğrenmesine rağmen Sertu,Miralayı mat eder.Sertu’nun tezkere günü geldiğinde,Miralaydan ayrılmak zor olur.Miralayın “yakında yine görüşeceğiz,sen seçildin” diye söylediği imalı konuşma,Sertu’nun aklına takılır.
                       Tezkereden kısa bir zaman sonra Sertu,bazı gizemli şahıslar tarafından bayıltılarak kaçırılır.Uyandığında kendini helikopter de bazı maskeli askerlerle beraber bulur.Neden orada bulunduğunu sorduğunda,bazı üst düzey teröristleri almaya gittiğini öğrenir ve bunu kendisine anlatan askerin sesinden de Miralay olduğunu tespit eder.

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir Şizofrenin Kurduğu Tarikat

       Şizofreni hastası bir genç olan Seyit,kaldığı akıl hastanesinden iki görevliyi yaralayarak kaçar.Uzun bir süre bir mağarada yaşar ve kendini Mesih ilan ederek şehre iner.Dini zayıf ve hurafelere meyilli olan halktan,kısa zamanda kendine tam itikatla bağlı büyük bir tarikat kurar.Zamanla yapmış oldukları icraatlar sebebiyle laik kesimden çok büyük tepki alır.Kin ve nefret odağı olur.Ama tüm bunlara rağmen tarikatını her geçen gün büyütür ve güçlendirir.Emniyet,gizli birimler ve yasa dışı radikal İslamcı örgütlerinde dikkatini çeker.
       Emniyet;Seyit’in geçmişi hakkında araştırma yapar ve kaçak bir akıl hastası olduğunu öğrenir.Emniyet ve gizli birimler nasıl bir tehlikenin içinde olduklarının farkına varırlar.

13 Mayıs 2012 Pazar

TASO YAPIM(Tanıtım Filmi)

TANITIM FİLMİMİZİ İZLEMENİZİ TAVSİYE EDERİZ...
                                                  Keyifli İzlemeler...

12 Mayıs 2012 Cumartesi

TERS SANDALYE-Baktım Olmadı

"Ters Sandalye" Programına Bu Hafta Eşiyle Arasındaki Probleme Tuhaf Bir Çözüm Getiren Fenasi KERİM Katılmaktadır...Keyifli İzlemeler...
www.tasoyapim.com




BAKTIM OLMADI...BENDE BAKMADIM...

                                                   KEYİFLİ İZLEMELER...

11 Mayıs 2012 Cuma

Böyle Töre Olmaz!

       Garsonlar boşalan içki bardaklarını doldurmak için büyük bir uğraş içindedirler.Assolist Figen,son hazırlıklarını yapmaktadır.Pırlanta kaplı mikrofonu sahneye götürülür.Sahneye çıkar ve kardeşi Emir tarafından izlenir.Emir,Figen’in İstanbul’a kaçmadan önceki fotoğraflarıyla,şu andaki halini karşılaştırmaya çalışır.Figen’in olduğuna kesin kanaat getirdiğinde,bir dakika bile tereddüt etmeden belinden çıkarttığı silahı Figen’e doğrultur ve kardeşini öldürür.Figen,namus ve töre cinayetine kurban gitmiştir.Ölmeden önce Emir’e bir toka uzatır ve kendinin masum olduğunu söyler.Emir,olay yerinden kaçar.
       Emir,polislerden kaçtığı süreçte iç çatışmalar yaşar ve Figen’in şarkı söylemek dışında yüz kızartıcı bir iş yapmadığını öğrendiğinde de vicdan azabı çeker.

10 Mayıs 2012 Perşembe

Şiddetin Kaynağı Nedir?

       Töre üzerine doktora tezi hazırlamak için,ön çalışma yapmak üzere Güneydoğunun sıcak ve nemli bir ilini seçen Elif,gördüğü manzara karşısında şoke olur.Namus cinayeti adı altında öldürülen gencecik kızlar,akraba evliliği sebebiyle engelli doğan ya da sonradan inme geçiren çocuklara gösterilen önemsizlik,kadın-erkek eşitsizliğinin daha çocuk yaşlardan itibaren uygulanması ve daha bir çok insanlık dışı eyleme şahit olur.Doktora tezini başarıyla tamamlar ve aynı bölümden son derece kentli ve entelektüel birikimi olan Serkan’la evlenirler.Evlendikten sonra Serkan değişir ve Elif üzerinde üstünlük kurmaya çalışır ve bunu zamanla şiddet kullanmaya kadar götürür.
       Elif’in aklına şu soru takılır;şiddet toplumun her tabakasına (köylü,kentli,entelektüel,cahil,zengin,fakir) mahsus,doğal bir eylem midir?…Şiddet,eğitimle yok olmayacaksa,ne ile yok olacaktır?…

9 Mayıs 2012 Çarşamba

Kanocu Okan'ın Bulduğu

       Okan,okçuluk ve kano sporunu seven biridir.Bir gün kano sporunu ifa ederken,denizin ortasında bir tahta parçasının üzerinde hareketsizce yatan bir genç kıza(Sude) rastlar.Sude’nin kafası kanamaktadır,muhtemelen yatdan atlarken kafasını çarpmış ve arkadaşları da korkup,onu orada bırakıp kaçmışlardır.Okan,Sude’yi kurtarır.Aralarındaki on dokuz yaş farkına rağmen birbirlerinden etkilenirler.Aileler,toplum,vs. ilişkilerine anında müdahale ederler ve karşı çıkarlar.Okan ve Sude,yaş farkına ve tüm toplumsal baskılara karşı birlikte mücadele edip,aşklarına sahip çıkarlar.

8 Mayıs 2012 Salı

Kimi Öldürdüğünü Biliyor Musun?

        Esma,genç bir masöre masaj yaptırmaktadır.Masör,itinayla Esma’nın vücuduna krem sürüp,havluyla kapalı olan mahrem bölgelerine değin masajına devam etmektedir.Esma’nın terliği yere düşer ve genç masör terliği yerden alacağı sırada içeri kafasının otlu olduğu her halinden anlaşılan bir şahıs(Aykut) girer.Esma’nın üzerine doğru “Ayşe,kahpe…” diye nara atarak koşar.Belinden çıkarttığı bıçağı,yüzüstü yatmakta olan Esma’ya defalarca saplayarak öldürür.
        Aykut,öldürdüğü bayanı kendini aldatan eski eşi sanmaktadır.Oysa ki öldürdüğü bayan bir mafya reisinin eşidir.Aykut,nasıl büyük bir belaya bulaştığının farkında bile değildir.

7 Mayıs 2012 Pazartesi

İki Salak Kasa Hırsızı

       Feridun akıllı,Sadık ise kıt akıllı iki acemi hırsızdırlar.Soymak için girdikleri konakta etrafı darmadağın ederler.Kırılan bir vazonun içinden çıkan şifreyi Feridun kasaya yazar ve kasa açılır.Sadık,eldiveni eline değil de kafasına takmıştır.Bunun için Feridun’dan azarı işitir.Feridun kasayı boşaltmakla meşgulken,Sadık yatak odasında peruk denemektedir.Feridun,yanına doğru yaklaşmakta olan ütüyü görünce şaşırır.Ütü,aynı bir silah gibi Feridun’a doğru ateş eder.Feridun ve Sadık,kaçmaya çalışırlar;ama tüm kapılar ve pencereler kilitlenmiştir.Ev,akıllı evdir.Feridun ve Sadık’ı,iyice benzetir.

6 Mayıs 2012 Pazar

Kardeşi Kardeşe Kim Düşürdü?.

        Ayın kendini göstermediği karanlık bir gecede,sayısız mermi sesi kulakları sağır edip,gökyüzünü gündüz gibi aydınlatmaktaydı.Atalarımız ülke kurtuluşu için etnik ayrılık gözetmeksizin omuz omuza savaştığı bu topraklarda,şimdilerde kardeş kardeşi vurmaktaydı.Her iki tarafta da yas hakimdi.Kardeşi kardeşe düşüren bu vicdansızların as sorumluları kimlerdi?.Birisi ya da birileri kan dökmeden bir nas sunup,bu vahşete bir son verebilecek midir?…

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Duş Jeli mi Kıllandırdı?

        Marketten aldığı duj jelini vücuduna sürerek yıkanan Barış,sabah uyandığında elinin üzerindeki yoğun kıllanmayı fark eder.Üzerindekileri çıkartır ve bütün teninin kıllarla kaplı olduğunu görür.Panik içerisinde bunun nasıl olabileceğini düşünür.Atiyi hatırlamaya çalışır.Tinsel olarak da büyük bir çöküntü içerisindedir.Dışarıda halletmesi gerekli olan tüm yaşamsal faaliyetlerine bakamaz.Adeta;“ine kapatılmış bir it misali” evden dışarı adımını atamaz.Akşam olduğunda artık bu duruma bir çözüm bulması gerektiğine inanır.Aklına en son akşam banyo yaptığı jelden başka bir sorumlu gelmemektedir.Apar-topar üzerine Jean pantolonunu giymeye çalışır;ama kıllar dolayısıyla artık pantolonu tam gelmemektedir.Zaten vücüdunu kaplamış olan kıl dokusu,elbiseyi gerektirmemektedir.Bunun bilincine varan Barış,jet hızıyla evden çıkar ve jeli üreten fabrikaya doğru yol alır.
        Kahramanımız jel üreten fabrikaya ulaştığında ne gibi bir sürprizle karşılaşacaktır?.Kıllarından kurtulabilecek midir,yoksa kıllarıyla yaşamaktan başka bir çaresi yok mudur?.

3 Mayıs 2012 Perşembe

Maden Göçtü,Taşeron Firma Neyi Düşündü?

       Göçük altında kalan birbirinden tamamen farklı beş madenci karakterinin öyküsüdür.On madenci kürek dolusu kömürü vagonlara doldurmaktadır.Büyük fener bir anda söner ve büyük bir gürültüyle ocak göçer.Baret takmayan beş işçi hayatını kaybeder.Kalan beş işçi ise göçükten kurtulmak için büyük bir mücadeleye girişirler.Kazmaları göçük altında kaldığından,yanlarında bulunan bir çekiçle kara madeni kırarak oradan kurtulmaya çalışırlar.
       Beş madencinin kurtulmak için yer altından geçtiği macera dolu yollar,taşeronluğa ve kapitalizme karşı sistemi sorgulaması…Tamamen birbirine karşı olan zıt düşünce ve söylemleri…Sonucunda;ortak amaçları olan göçükten tam kurtuldum dedikleri bir anda taşeron şirket patronunun kendilerine silah doğrultarak,bazı kendi çıkarına olan evraklar imzalatması…

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Keşke O Trene Binmeseydin

       Benan,elinde bir valizle kalkacak olan trene yetişmek için hızla yürümektedir.Tam trene binecekken,peşinden koşan eski nişanlısı Ferhat,elinde bir buket çiçekle yanına gelir.Gitmemesi konusunda adeta yalvarır.Benan,ünlü bir manken ve zengin olma hayaliyle,sudan bir sebep uydurarak Ferhat’dan ayrılır.Trene binerken,Benan atkısını düşürür.Ferhat,atkıyı alır.Duvarda ki 12:00 saati uzun yıllar aklında kalır.
       On yıl sonra;Ferhat çok zengin olmuştur.Her yıl,Benan’ın gittiği aynı gün ve saatte gara gelir,tren raylarına bir atkı ve cüzdanından çıkarttığı Benan’ın vesikalık fotoğraflarından birini atarak kendince tatmin olurdu.Benan’la garda karşılaşır.Trenden inen Benan,yanlış insanların ve hayatın sillesini yemiş bir haldedir ve başına sayısız bela ve kötülükler gelmiştir.Ferhat,Benan’ı affetmiş gibi yaparak intikam alır.Bunu kaldıramayan Benan,intihar eder.Ferhat,vicdan azabı çeker.

1 Mayıs 2012 Salı

Babam Beni Öldürmüştü Zaten

       Örgü örüp satarak evinin geçimini ve ikiz çocuklarının masraflarını azda olsa karşılamaya çalışan,alkolik bir eski kocanın tehditleriyle yaşamaya çalışan fedakar bir annedir Meltem.İkizlerinden biri kız(Aylin) ve biri de erkektir(Bertu).Aradan bir hayli zaman geçer.Bertu’nun askerlik çağı gelir,çakı gibi bir er olmuştur.Yıllar Meltem’i iyice yaşlandırmıştır.Zalim baba,zulmlerine devam etmektedir.Bertu’ya harçlık gönderemeyen Meltem,çok üzülür.Meltem,eski eşini defalarca mahkemeye vermiştir;ama adalet yerini bir türlü bulmamıştır.Bertu,tezkeresini alıp evine gelir.Babası,Bertu’yu görmek maksadıyla sarhoş bir şekilde eve gelir.Meltem’den para ister.Meltem’den ret cevabını alınca,onu tokatlar.Bertu,annesinin tokatlanmasına dayanamaz ve babasını bıçaklayarak öldürür.Adalet,Bertu’ya müebbet hapis kararı vererek bir kez daha terazisindeki dengesizliği kanıtlamış olur.